Ben ona ‘‘temmuz’’ dedim o ‘‘kasım’’ oldu aniden. Siz bu satırları okurken eylülleşiverir bakarsınız. Her neyse...
Kesin olan bir şey var ki yaz bitti. Parmak arası terlikler en az yedi ay ayak yüzü göremeyecek.
Boğaz havası da alamayacaklar.
‘‘Bu ne?’’ diyeceksiniz. Yaz boyunca, bir terlik firmasının, üzerinde ‘‘Terliklerimize Boğaz havası aldırıyoruz’’ yazılı motoru Boğaz'da gezdi durdu. Bu köşeye kadar geldiğine göre başarılı reklammış doğrusu.
* * *
Yaz bitti.
Artık her dakika dondurmalara bulanmak, buzzz gibi sulara atlamak geçmez akıldan.
Serin bir çınaraltı özlemez gönül. Enseye yapışan saçlar bir hışımla tepeye toplanmaz. Gömlekler yapışmaz artık sırtımıza.
Yaz bitti.
Dolunay sefaları da...
Refik taşımıştır masaları içeri.
Ece çoktan kapadı üstünü.
* * *
Yaz bitti.
Kimse dört gözle imbatı beklemez artık İzmir'de.
Annem nisanda açtığı balkon kapısını kapamıştır şimdi.
Yaz bitti.
Gidecek kuşlar gitmiştir. Kalanlar da pek görünmez ortalarda.
Sere serpelik mazi olacak bir süre. Şimdi omuzları kaldırma, elleri birbirine sürtüp ısıtma zamanı.
Sokaklar gözden düşüyor yavaş yavaş, evler kıymete biniyor yeniden.
Yaz bitti.
Lambaların saltanatı başladı. Hele saatler de geri alınınca...
Vantilatörler nereye konulacağı bilinmeyen bir yayıntı artık.
Yelpazeler dolabın bir köşesinde.
Yaz bitti.
Gitmesek de dönmesek de bir tatil umudu vardı içimizde, o da bitti yazla beraber.
Gerçi yazı kışı olmaz tatilin ama bir genel temayül var işte.
Yaz bitti.
Rehavet kalktı. Şimdi bir sürü şeye yetişmek lazım.
Püfür püfür güvertelerle tiril tiril elbiseler de öteki yaza artık.
Yaz bitti.
Neyse ki ‘‘Sıcaklarla uğraşıyoruz’’ muhabbeti de...
Ama soğuklarla uğraşır onlar şimdi de.
Dikkat ettim, konuşacak lafı olmayanların baş konusu havalar. Hani bilmediğimiz bir şey söyleseler, razıyım.
Ama ‘‘Ne bu sıcak yav’’, ‘‘Ne bu soğuk yav.’’ O kadar.
Hiçbir durumdan ders çıkarmayı beceremeyen yurdum insanı buna karşılık her durumdan şikáyet edecek bir şey bulup çıkarmakta mahirdir.
Yaz bitti.
Hep söylenen ama hiç başıma gelmeyen yaz aşklarına ne olur, denize mi gömülür yoksa kışa taşınır mı bazıları, işte onu bilemem.
MIŞ-MUŞ
Nüfusun üçte ikisi dişini özel günlerde fırçalıyormuş.
‘‘Damat tıraşı’’nı bilirdik, ‘‘Damat fırçası’’ var demek bir de.
Japonlar estetikle ‘‘badem gözlü’’ oluyorlarmış.
Şükür bir konuda onları geçtik; bizim estetikle olduğumuz daha çok şey var. Elma yanaklı, gül dudaklı, fındık burunlu...