ŞU sıralar eskilerin "Ağustosun yarısı yaz yarısı kış" sözüne bel bağladım ki bir yaz áşığı olarak en kabul etmek istemediğim tespitti. Şimdiyse doğruluğuna duacıyım diyebilirim.
Kış gelsin ve uzun sürsün.
Mart kapıdan baktırsın, kazma kürek yaktırsın falan...
Nisan yağmurlarından başımızı alamayalım...
Türklerin hava durumu sohbetleri ünlüdür biliyorsunuz. İki kişi bir araya geldik mi ilk iş havadan söz ederiz. Olağanüstü bir durum olması da gerekmez. Mevsim normalleri yeter. Yazsa sıcaktan, kışsa soğuktan açarız lafı.
Yani "havadan sudan" konuşmayı mecazi anlamından çıkarmışızdır.
Bu yıl küresel ısınma hayırlara vesile oldu, kendimizi geliştirmeyi kısmet etti bize!
Konunun sınırlarını genişlettik.
Herkes birbirine döktüğü ter miktarı hakkında bilgi veriyor falan...
Efsaneler bile yarattık.
Mesela, Akhisar’da kadının biri, vücudundaki suyun buharlaşması sonucu 28 kiloya inmiş!
Urfa’da bir vatandaş eriyen asfalta karışmış, çevredekiler itfaiyeye haber vermişler! (Sahi hangi merciden yardım istenir böyle durumda?)
Böyle şeyler.
* * *
Aslında bir "acil eylem planı" lazım. Deprem gibi.
Bakın sahiden depremi beklerken bu çıktı geldi. Afrika asıllı sıcak!
Depremden de beter üstelik.
Deprem ya olur ya olmaz, bununsa her sene olacağı garanti.
Deprem geldi mi üç-beş saniye sürüyor, buysa en az üç ay. Hatta bundan böyle bizi hiç terk etmeyeceğini söyleyenler de var. Bir tek sıcaklarla yaşamaya alışmamızı söyleyip duran Işıkara’mız yok.
Belki deprem çantasının (var mı hálá) yanına bir çanta daha ilave etmemiz lazım. Bir adet pilli vantilatör, birkaç yelpaze, mini buzluk, şıpıdık terlik... Belki bir de kese.
Fakat çantayı alıp nereye kaçacaksınız? En yakın serinlik Sibirya’da.
Dedim size depremden beter diye.
* * *
Ne yapılabilir kurtulmak için diye düşünüyorum da...
Telkin işe yarar mı mesela?
Kendi kendimize "Aslında çok sıcak değil" diye tekrarlamanın bir faydası olur mu mesela?
Ya da "The Secret"ta önerildiği üzere soğuğu çağırsak gelir mi?
Hep beraber istesek...
Yağmur duası da bir nevi böyle bir şey herhalde.
Şu satırları kaleme aldığım sırada hava gayet iyi aslında. Fakat bu, hız almak için önce biraz geri gitmek gibi bir şey. 60 dereceyle geri döneceği söyleniyor zira.
Haritalar değişecek diyorlar...
Coğrafya hocamın sağsa kulakları çınlasın, ezbere harita çizdirirdi bize. Çoğu yerde çuvallardım. Şimdi karşıma çıksın isterim hocam... "Öngörüydü benimkisi, kıymetimi bilemediniz" demek için.
Fakat bu sıcaklar hiç değilse Afrikalıları anlamamıza yardımcı oldu. Neden yüzlerini gözlerini boyayıp, sabahtan akşama çığlık atıp dans ettiklerini biliyoruz artık. Gölgede 50 derecenin insanı getirdiği son nokta budur!