Aşkın yozlaşmasına, kadın-erkek ilişkilerinin, neredeyse her çiftin iddiasının aksine, eskisi kadar "seviyeli" olmamasına sebep olanı buldum!
Tam kabinde pantolon deniyordum ki...
Arşimed gibi bağırarak dışarı fırlamadım gerçi ama henüz bir paçasını bacağıma geçirmiş olduğum pantolonu çıkarıp attım.
Evet suçlu bu pantolondu!
Ve onun gibi bütün pantolonlar!
Şöyle tarif edeyim, üstünüzde birkaç beden büyükmüş gibi duran, neredeyse evin bütün eşyasını yanınızda taşımanıza imkán verecek kadar bol cepli, ilaveten, her yanı düğmeli, zımbalı, bağcıklı, kısaca "bir zili eksik" diyebileceğimiz pantolonlar.
Yalnız pantolon değil tabii.
Ona yataklık eden başka şeyler de var.
Mesela bu dünyadaki yolculuğuna, adeta gelebileceği son noktadan başlayan tişörtler.
Zannedersiniz kumaş dokunalı 40 yıl olmuştur. Ben diyeyim öyle solmuş, siz deyin öyle yıpranmış, bir yanı kalkmış, bir yanı sarkmış...
Üzerinde deliği olanlar daha da makbul.
Ve tabii ki ayakkabılar.
Modayı takip etmeyen, eskilerden kalmış biri bakınca topluca beden eğitiminden çıktık zannedebilir.
Ya da topluca askere çağırıldık da botları çektik ayağımıza gidiyoruz...
Bunlar kadınların kıyafetleri... Erkeklerinkini ayrıca tarif etmiyorum, onlarınki de "tıpkısının aynısı" zira. Bir gün değiştirseler birbirleriyle kimse farkına bile varmaz.
***
Şimdi kılıklar böyle olacak, aşk eskisi gibi kalacak öyle mi?
Olmaz!
Garip kaçar.
Ne mum ışığı, ne bakışmalar, ne de adeta romandan çıkma sözler uyar bu görüntüye!
Fakat "Seni her gördüğümde oha oluyorum tamam mı" cuk oturur.
Böyle pantolona böyle dil!
Hakikaten inanıyorum kıyafetin rolüne. İnsanın ruh durumuna direkt etkisi var.
Bakın, o oha olan kıza gülkurusu rengi ipek saten bir elbiseyle ona uygun bir de topuklu ayakkabı giydirin, takın boynuna da iki sıra inci... Eğer yukarıdaki cümle yerine "Yüreğimde kanat çırpan bir kuş var sanki" demezse ne olayım.
Hatta bakarsınız utancından hiç konuşmayıp sadece gözlerini kırpıştırarak oturur.
***
Tamam, rahatlık, ben de moda olduğu günden beri giyiyorum falan ama vallahi bizi bu hale bu kıyafetler getirdi.
Bakın benim şu köşede "edebi eser misali" yazılar sunamıyor olmamın nedeni de bu olabilir. Davetlerde bakıyorum "edebi" arkadaşlarıma... Gayet şık elbiseler, etoller falan... Bende ise gündüz giydiğim pantolonun aynısı. Ha bir tek düğmeler kararmış metal yerine parlak taş mesela. O kadar.
Tekrar ediyorum, bizi bu pantolonlar mahvetti!
Gerçi "tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan" sorusu burada da sorulabilir. Ama netice olarak ikisi arasında sıkı bir ilişki olduğunu kabul etmek durumundayız.
MIŞ-MUŞ
Kış bebekleri, yaz bebeklerine oranla daha akıllı oluyormuş.
Bir de bu çıktı! Sarışınlıktan yırtsanız buna yakalanıyorsunuz.
*
Türkiye’de yastık altında 118 milyar dolar varmış.
E, hırsız ne yapsın... "Güle güle harcayın" diye mesaj çekecek hali yok!