Sofrada hoşaf yok

TAMAM, artık saat var... Çalar saat. Uyandırma servisleri de...

Tamam, hastalar, çocuklar var...

Tamam artık sokakları "sokak" olmayan sitelerde oturuyoruz daha çok...

Ama...

Ama davulu seviyordum ben.

Sizi ikna edecek hiçbir gerekçem yok. Katılıyorum da size üstelik. Ama ne bileyim işte...

Çocukluğumuzdan bir parça daha bitti, gitti. İyiydi, kötüydü bir kenara... Kötüydü hatta, bütün çocukluğum davulcudan korkarak geçti zira. Gecenin karanlığından, hırsızdan uğursuzdan korkmayan birini neden "kahraman" olarak değil de "canavar" olarak değerlendirdiğimi bilmiyorum.

Neyse... Şimdiyse "Davulumu istiyorum" kampanyası başlatacağım neredeyse.

Fakat hangi birinin kampanyasına önayak olacağım... Ne kaldı ki bir zamanların ramazanlarından?

Hoşaf da yok artık mesela. Ki pilavla hoşaf ikilisi iftarların, sahurların vazgeçilmeziydi. Kola var şimdi hoşafın yerine. Hoşafı bilen gençse var mı bilmiyorum.

* * *

Çok şey değişti.

O zamanlar iftar yemeği henüz koyu takım elbiseli adamların hesap kitap alanı içerisinde değildi...

"Dinci" diye bir sözcük de yoktu dilimizde. Sözlüklerde vardı belki ama kullanmak gerekmediğinden orada duruyordu.

"Daha dindar" olanlar vardı o zamanlar sadece. Dualarını üzerimizden eksik etmeyen büyükler. Dizlerine oturtup torunlarına sureler ezberleten...

Ramazan sapsade gelirdi o günlerde. İlkokul Hayat Bilgisi kitaplarındaki hikáyeler tadında. Sıcak, birleştirici, rahatlatıcı...

"Vatanı herkesten daha çok seviyor olma"nın kavgası her zaman vardı belki ama "Ben daha Müslümanım" diyeni duymazdık pek. Oruç tutmayana sille tokat girişen de olmazdı haliyle.

"Din" bazı evlerden tamamen çıkıp bazı evlerde şekil değiştirerek yoğunlaşmamıştı henüz.

"Cumaya gitmek" "Cumaya gitmek"ti sadece. "Cuma çıkışı" için gidilmezdi camiye.

"İbadet de kabahat de gizli" diye bir söz vardı. Belki de bu sebepten ramazan "gösteriş ayı" değildi.

Meyhanelerin bile iftar mönüsü sunduğu günler de değildi.

* * *

Oruçlu olmayanın bile hiç olmazsa akşam yemeğini iftar saatinde ev ahalisiyle beraber yediği "sahici saygılı" günlerdi o günler.

Yemekler, altı iyice kısılmış ocağın üstünde beklerken sofra başındakilerin kulağının en yakın camiden gelecek ezan sesinde olduğu günlerdi. Biz çocukların burnunu cama dayamış şerefelerin yanmasını beklediğimiz...

Şimdi mikrodalga da ısınıyor yemekler.

"Falanca yer için iftar vakti" diye alt yazı geçiyor ekrandan.

Zaten sofrada hoşaf da yok.

Evin babası da yok. Bilmem nerede zorunlu iftar yemeğinde.

Varsın davul da olmayıversin!

MIŞ-MUŞ

Kadınlar lezbiyen ilişkide daha fazla orgazm oluyorlarmış.

Bir nevi "40 kişiyiz, birbirimizi biliriz" durumu.

Maganda turist, hamile eşini döve döve öldürmüş.

Artık bizim buraların havasından suyundan mıdır...

Yaz başında tangayla yakalanan Sibel Can, Hülya Avşar’ın üstsüz yakalanmasıyla ilgili "Sezonu ben açtım, Hülya kapadı" demiş.

Kış sezonu garibim, açanı kapayanı yok!
Yazarın Tüm Yazıları