Siz olsaydınız ne yapardınız?

EŞİNİZİN öleceği gün sizi aldattığını öğreniyorsunuz. (Eskilerin deyimiyle dokuz ayın çarşambası bir araya geliyor bir nevi.)

Onu kurtarmak için çaba harcar mıydınız?

Geçtiğimiz günlerde galası yapılan "Sıradışı" isimli filmde kadın karakterin başına gelen şey bu. Buymuş daha doğrusu. Filmi görmedim henüz.

Sandra Bullock’un canlandırdığı Linda, aldatmayı öğrenmesine rağmen kocasının ölümden kurtulması için elinden geleni yapıyormuş.

Siz de okumuşsunuzdur, gazeteler bunun üzerine yakaladıkları ünlüye sordular, "Siz olsaydınız ne yapardınız?"

"Ahlaksızı bırakırdım gebersin!"
diyen yok pek.

Çoğunluk elinden geleni yapıyor, sonra da gururlu bir kadın olarak erkeği sessizce hayatından çıkarıyor.

Bu iyi bir işaret.

Yani etrafın yüce gönüllü hem de gururlu kadın kaynıyor olması.

Fakat...

Bu cevaplar bana bazı evlerde hálá var olan "misafir odaları"nı hatırlattı. Ya da "yabanlık elbiseler"i.

Ele güne karşı derli toplu, temiz, şık görünme çabasını...

Ama bir de "oturma odası" var. Her daim dağınık.

Ve bir "ev hali" var herkesin. Biraz pejmürde.

Ki aslolan bunlardır bence. Ötekiler göstermeliktir. Tıpkı söz konusu cevaplar gibi.

Uzatmayayım, kadın aldatıldığını öğrendiğinde erkeği öldürmeye kalkmaz belki ama o anda erkek kendiliğinden Hakk’ın rahmetine kavuşuverse, bir yürek serinlemesi yaşamaz da değil doğrusu. Kısa bir süre için hiç olmazsa.

Şöyle söyleyeyim, mesela eşinizi bir trafik kazasında kaybettiniz... Feryat figan bir durumdasınız. Tam o sırada, kaza anında eşinizin yanında bir kadın olduğu haberini alıyorsunuz.

Şimdi dürüst olun!

O feryat figan aynı şiddette devam eder mi?

"Kocam sağ olsaydı da yanında değil, isterse dizinde oturtsaydı kadını" diyecek (pardon "düşünecek", yoksa tribünlere her şey denebilir) bir kadının var olduğuna inanmıyorum doğrusu. İnsanın doğasına aykırı. Yani bu hususta insanoğlunun mazereti var diyebiliriz.

Bir hususta daha mazereti var, o da fikriyle zikrinin bir olmaması durumu.

Onun için kimse çıkıp "E Allah’ın sopası yok" ya da "Beni sevmeyen ölsün" demiyor.

Herkes iyi, herkes hoş, herkes yüce gönüllü.

Herkes kendisini aldatan eşinin hayatı için canını dişine takıyor.

E, bunun böyle olması gerektiğini düşünüp ona göre beyanda bulunmak da az bir şey değil deyip esas takıldığım hususa geçiyorum.

Kurtarma operasyonundan sonra "erkeği SESSİZCE hayatından çıkarma" hususuna.

Bu artık "misafir odası"nın adeta Dolmabahçe Sarayı’na benzeyeni oluyor.

Başka da bir şey demiyorum.

MIŞ-MUŞ

Artık tüm liselere puanla girilecekmiş.Eğitim sistemimiz tam oturduğunda da "Mucizeler" kitabına gireriz herhalde.

Satanist kız, PKK’lıyla cezaevinde evlenmiş.Tencereyle kapak nerede olsa buluyorlar birbirlerini.

Zayıflamaya, selülitten kurtarmaya, bronzlaşmaya yarayan kozmetik içecekler çıkmış."İçelim güzelleşelim" lafı gerçek oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları