Kadın dediysem, çocukluktan yeni çıkmış sayılır, üniversite öğrencisi.
Erkek de öyle.
Fakat ne olursa olsun kızımız bayrağı annesinden devralmış işte.
Annesi de anneannesinden devralmıştı. Havva’ya kadar gider bunun ucu.
Kadınlık áleminin en mühimsediği hadisedir bu.
En merak ettiği...
Cevabını almaya doyamadığı...
Erkek onun için ne yapmıştır?
Adam ne anlatsa yetmez.
"Daha başka?"
"Şirin kompleksi" diyorum ben buna.
"Ferhat şu dağları delmiş diyorlar, sen ne yaptın kör olası?"
Artık devrin değiştiğini anlamaz kadın.
Genetik bir hadise belki de. Elinde değil. Tıpkı doğar doğmaz eve aldığım ve o günden beri yediği önünde yemediği arkasında olan kedimin, ataları sokak kedisi olduğu için, hálá evdeki çöp tenekelerini karıştırma gayreti içerisinde olması gibi.
* * *
Benim yan masaları dinleme ádetim var biliyorsunuz. Bunun eseri yazılarım olmuştu daha önce de.
Fakat vallahi böyle bir arzu içerisinde değilim aslında. Kendiliğinden oluyor. Türkiye’de çoğu insanın işitme sorunu var anladığım kadarıyla. Bu nedenle herkes bağırıyor. Fakat çok şükür ki konuşma sorunu yok kimsede. Herkes habire anlatıyor.
Hal böyle olunca, bırakın yan masayı, mekánın öteki ucunda oturanları duymak ve de sırlarına vakıf olmak işten değil.
Her neyse...
Erkek boş boş bakıyor kızın yüzüne.
Kız üsteliyor.
İlave soruları da var elbet.
"Doğru söyle, o gün oraya gelirken ne düşündün?"
Erkek yine boş boş bakıyor.
* * *
Aklıma nerede gördüğümü, kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatür geliyor.
Kadınla erkek yatakta yan yana yatıyorlar. Kadın yan gözle erkeğe, erkek tavana bakıyor. İkisinin de tepesinde birer düşünce balonu...
Kadın, aklımda kaldığı kadarıyla şöyle bir şeyler düşünüyor: Belki benim farkında bile değil. Beni sonsuza kadar seveceğini sanmıyorum. Zaten şu anda bensiz bir geleceğin planlarını yapıyor, eminim.
Erkeğin düşüncesiyse şu: Sinekler nasıl baş aşağı durabiliyorlar acaba?
Bu kadar.
Olay bitmiştir.
Bundan ötesi laga lugadır.
Fakat bunu yan masadaki kızcağızın yaşında anlamanın lüzumu yok. O didişmeleri, sorgulamaları, kavgaları, merakları, irdelemeleri, kurcalamaları çıkarıverince hayattan ne kalır geriye?
Robot gibi olur insan.
Yat, kalk!
Onun için içimden müdahale etmek, "Karşıdan çok komik duruyorsunuz", "Kızım bu sokak çıkmaz sokak" gibi şeyler söylemek gelse de kendimi tutuyorum.
Kızcağız tadını çıkarsın kadınlığının!
MIŞ-MUŞ
Finlandiya’da düzenlenen cep fırlatma yarışmasında rekor 90 metreymiş.
"Elden hiç düşürmeme" yarışması düzenlenmiyor ki şöyle bir şampiyonluğun tadını çıkaralım...
Dünya Rizeliler Günü etkinlikleri için Rize’ye giden Başbakan, kurbanlık koyunları kestirmemiş.
İşte benim Başbakanım!
Orhan Pamuk, "İstanbul artık melankolik değil" demiş.