Sırada kim var?

KÜÇÜCÜK bir kız.

Yani öyle duruyor. 26 yaşındaymış oysa.

Yüzü boyasız.

Saçı röflesiz ki pek rastlanır bir durum değil.

Üstü başı, hani ne denir... Ev hali.

Hem de fotoğraflarının çekileceğini biliyor, röportaj veriyor çünkü.

Artist o.

Gerçi şimdi oyuncu deniyor.

Fakat artistler epeydir çok değişti.

Gösterişli, güzel, süslü püslü, bakımlı birini tarif ederken "artist gibi" denirdi eskiden.

Şimdi kırmızı ojelisini bulmak zor artistin.

Takma kirpikli köylü kızları çıkmıyor artık karşımıza filmlerde.

Tamam da...

Sadeliğin de çeşidi var.

Bir hakiki sadelik var mesela, bir de sırf moda olduğu için bürünülmüş sadelik var.

Sözünü ettiğim küçük kız hakiki sadelerden.

Boşverin üstünü başını, gülüşünden anlaşılıyor.

Ve tabii ki konuşmalarından.

Dersine çalışıp gitmiyor röportajlara. Sunmak istediği bir "mal" yok çünkü ortada. Kendisi var.

Soruyorlar, cevap veriyor. Hakiki benliğiyle.

Hissediliyor samimiyeti.

Tek bir yüzü var.

Başbakan’ın eşinin verdiği yemeğe katılmamış mesela. Politikalarını desteklemediği için.

Biz el öpüp bağlılıklarını bildirenlere alışkınız daha ziyade. Bağlılığa bir diyeceğimiz yok elbet ama "gelene gidene bağlılık" şeklinde olunca...

Hayvanları seviyor.

Ama elbisesine uygun renkte bir kedi kapıp objektifin karşısına geçmek şeklinde değil. Rol icabı ağlaması gerektiğinde sokak köpeklerini aklına getirecek kadar gerçek bir hayvansever.

Sibel Kekilli’den bahsediyorum.

Geçtiğimiz pazar günü Milliyet’te Asu Maro’ya, Vatan’da Leyla Umar’a verdiği röportajları okudum ve çok sevdim Sibel Kekilli’yi. Zaten "Duvara Karşı"da oyunculuğunu da çok beğenmiştim.

"Düşündüğümü söylemek hakkım. Bu hakkı kimsenin almasını istemiyorum. O yüzden de Türkiye’de temelli yaşayamam" demiş Maro’ya.

Yaşamasın zaten.

Yoksa bakmışsınız araziye uymuş, sahiden "artist" olmuş.

Olabilir yani. Başkalığa izin vermez bu topraklar. Basın ve halk el ele verdik mi... Nitekim "Sibel Kekilli operasyonu" başlamış. Kızcağız şaşkın. "Almanlar daha çok sevindi Altın Portakal’ı almama" diyor. Buradaysa jüriden biriyle yattığı söyleniyormuş.

Velhasıl bize ne lazım Orhan Pamuk, Sibel Kekilli, Cem Yılmaz...

Biri iyi yazar değil, öteki hırsız, beriki bedenini satıyor!

Sırada kim var "hakiki"lerden?

Gelsin öğütelim.

MIŞ-MUŞ

Liselilerin yüzde 72’si depresyondaymış.

Şu depresyonu idareli kullanın gençler! İleride daha çok lazım olacak!

Erdoğan 8 günlük tatil için "Hapisten sonraki en uzun tatilim" demiş.

Baykal’dan bir hayır(!) duası gelebilir: "Allah daha uzunlarını, hatta temellisini nasip etsin!"

Sibel Can’ın poposu gulet için ilham vermiş.

Adam iyi ki fırıncı değildi.
Yazarın Tüm Yazıları