Sıra numaralı kadınlar

’Ben ikinci eşinden ayrılmadan önceki imam nikáhlı eşiyim.’

Siz?

"Ben ilk eşiyim."

Ya siz?

"Ben üçüncü eşiyim fakat daha ilk eşiyle evliyken imam nikáhlı eşiydim."

Peki siz?

"Ben sondan bir evvelki imam nikáhlı eşiyim."

Ayol kim bu adamlar?

Bulunmaz Hint kumaşı mıdırlar ki kadınlar sıraya girmişlerdir?

Hayır, varsa hakikaten bir maharetleri biz de birer sıra numarası alalım!

Hayatlarının müsait bir dönemine bizi de sıkıştırıversinler bir zahmet!

Bir şey kaçırıyorsak çok üzülürüm vallahi!

Menajerinizi mi aramamız gerekiyor beyefendi?

Sahi nedir bu?

Şu sıralar kanallar, sanatçı diye geçinen birtakım adamların, nikáhlı veya nikáhsız ama mutlaka gözü yaşlı eşlerini ağırlıyor.

Eskiden "Kaç masan var?" diye sorulurdu şarkıcılara, şimdi "Kaç karın var?" diye soruyorlar galiba ki kimse geri kalmak istemiyor.

Belki de olmazsa olmazlardan biridir... Ses, fizik, bir de kadın kadrosu!

Beyefendilerin kişisel tarihi Osmanlı padişahları misali...

Fakat günümüz sarayları biraz küçük tutulmuş maalesef. İki oda bir salon. Haremi akıl eden müteahhit yok.

Hal böyle olunca kadınların bir kısmı televizyon kanallarında ikamet ediyorlar. Yer yokluğundan.

Sırasını savan gidiyor diye bir şey yok anlayacağınız. Bütün kadınlar günün birinde sevişmek, dövüşmek, barışmak, mahkemeye düşmek, doğurmak, televizyonda ağlamak vs. üzere adamın hayatında kalıyorlar.

Bu arada beklerken, zamanı boş geçirmeyip aralarında turnuvalar tertipliyorlar. Birinci nikáhlı, ikinci imam nikáhlıyı dövüyor, ikinci imam nikáhlı üçüncü nikáhlının saçını yoluyor. Adamsa bu esnada imamın karşısında kadroya yeni birini dahil ediyor.

Madem Osmanlı dedik... Hadım geleneği de vardı orada di mi arkadaşlar?

Hayır, öylesine sordum yani...

İllaki jüri

Sonunda iş döndü dolaştı bu noktaya geldi.

Artık yarışmacılar değil, jüriler yarışıyor.

Alaturka jüri, Profesyonel jüriye karşı!

Ayrıca her bir jüri kendi içinde de yarışıyor.

Kim "vedet üye" olacak?

Sahiden de her jüride astlık üstlük durumu var. Daha ilk aşamada, isimler gazino kadrosu mantığıyla belirleniyor. Assolist, solist altı, uvertür... Tek fark, gazinolarda herkes yerine razıdır, burada savaş sürüyor. Bakmışsınız yarışmanın sonunda uvertür, assolist olmuş.

Yarışmalar, yola çıkıldığı üzere bir star yaratıyor neticede; lakin yarışmacıların değil jüri üyelerinin arasından.

Ödül ne diye sorarsanız...

Jürilerin vazgeçilmezi olmak.

Her jüri üyeliği, bir sonrakinin "giriş sınavı" niteliğinde oluyor adeta.

Sonunda bir nevi Türkiye’nin "kadrolu jüri üyesi" olunuyor.

Yarın bakmışsınız meslek hanesine "jüri üyesi" yazılmaya başlanmış.

Yarışmacılar mı?

Ha, birileri çıkıp şarkı söylüyorlar, kayıyorlar falan ama önemli değil.

İllaki jüri!

Ne giydiler...

Ne taktılar...

Yarışmacıların arasında kaç "leş"leri var.

MIŞ MUŞ

 CHP’li Mehmet Sevigen, "Babalarımız arkasında ’Tokat Şeker Fabrikası’ yazan atlet giyerlerdi" demiş.

Hatta Adem Baba’nın atleti bile yoktu sevgili vatandaşlar!

 Anne olmanın önündeki engeller bir bir kalkıyormuş.

Farkındayız ve bir tenhada sıkıştırılıp rahmimize bir cenin yerleştirileceğini düşünüyoruz neredeyse!

 Erdoğan Kahramanmaraş’ta 750 tesisin toplu açılışını yapmış.

Türkiye’nin her yerinden tesisini kapan geldi zahir!

 Türkiye 2030’da "su fakiri" olacakmış.

Şimdilik sadece "idrak fakiri".
Yazarın Tüm Yazıları