Paylaş
SİZ hangi sınıfa giriyorsunuz?
Ben, ‘‘Bedava veriyoruz’’ deseler üstüne para isteyecek olanlardanım.
Kardeşimse neredeyse, ‘‘A, çok ucuz, sizi kurtarıyor mu bu fiyat?’’ diyecek. ‘‘Kaç para?’’ diye sormasındaki tek amaç, çantasından yeterli parayı çıkarabilmek.
Aynı soruyu ben sorduğumda ise aldığım cevap hiç önemli değil. Benim için o soru pazarlığa başlama vuruşu. ‘‘Duydunuz zilin sesini, indirin bakalım.’’
‘‘İndirin, indirin, indirin.’’
Bir tek ellerini ellerimin arasına alıp aşağı yukarı sallamadığım kalıyor ki hiç gereği yok; adamı sarsmadan da serseme çevirebiliyorum. ‘‘Aman hediyemiz olsun, alın gidin’’ diyenler oluyor.
Katiyen kabul etmiyorum.
İlla indirteceğim. Bu bir hastalık olmalı.
*
Aslında biliyorum, onlar muhtemel indirimi bindirip de söylüyorlar malın fiyatını.
Ama olsun.
Bilinen, beklenen, tahmin edilen, danışıklı dövüş de olsa benim için indirim indirimdir.
Psikolojik bir tatmin yaşıyor muyum, yaşamıyor muyum ona bakarım.
*
‘‘Siz ne münasip görürseniz ablacım’’ deyip hevesimi kursağımda bırakınlar da var.
Pazarlık yok, münasip olanı vereceğim gidecek.
Yok öyle.
Münasibi itişe kakışa tespit edeceğiz.
Neyse ki benim münasibimle onların münasibi çoğu zaman denk düşmüyor da aslanlar gibi mücadelemi veriyorum.
Bana bu hazzı yaşatmayan ender insanlardan biri mahallenin elektrikçisi.
‘‘Ne münasipse ablacım’’ diyor, çıkarıp 500 bin lira veriyorum. ‘‘Bereket versin’’ diyerek alıp gidiyor. Arkasından bakakalıyorum.
Bence paradan geçti, maksadı beni deli etmek.
Şimdi bu anlattığımdan beni vicdansız bellemeyin. Değilim vallahi. Biraz da rayiç bilmediğimden.
Misal:
Tablo asmanın rayici nedir?
Ya matkapla delik açmanın?
Perde söküp sakmanın?
Gördüğünüz gibi elektrikçiye bir hamur açtırmadığım kalıyor. O da başka hiçbir yerde yapmadığından bu işleri, ne isteyeceğini bilmiyor.
*
Gelelim en önemli meseleye.
Bütün bu çırpınmalarımda tavan kaç lira dersiniz?
10 milyon lira.
Yani 10 milyon liraya kadar olan mal ve hizmetler için pazarlık ediyorum. Tabii krizden sonra tavanı biraz yükseltmem gerekecek.
Büyük rakamlar için hiçbir itirazım olmaz. Pahalı gelirse almam, olur biter.
Zaten itiraz edecek olsam, ‘‘Aman sizde mi Pakize Hanım?’’ diyorlar. Zengin bellemişler beni. Ben de yiğitliğe pislik sürdürmemek için ya son paramı verip alıyorum, ya da ‘‘Evde aynısından var’’ deyip tüyüyorum.
*
Kardeşim, ‘‘Lüzumsuz pazarlıklar edeceğine sana verilen ücretleri artırmaları için girişimde bulunsan’’ diyor.
Katiyen yapamam.
Kaldırıma değil, indirime yönelik pazarlıklara talimliyim ben.
Misyonum küçük harcamaları iyice küçültmek.
Hakikaten damlaya damlaya göl oluyor mu, hep beraber göreceğiz. Gerçi henüz bu sebepten oluşmuş bir su birikintisi bile yok ortalıkta ama durun bakalım.
*
Şimdi, ‘‘Bize ne senin hallerinden?’’ diyenler olacaktır.
Aşkolsun!
Şu memlekette Ece Erken kadar merak edenim yok mu benim?
MIŞ-MUŞ
Şaşkın kapkaççı karakola sığınmış.
Komiser Şekspir'i seyrettiyse, ‘‘Belki bir rol kaparım’’ diye düşünmüştür.
*
Bir zamanlar hamarat gelin isteyen kaynanalar artık doktor gelin istiyorlarmış.
Geç bile kalmışlar, vizite ücretleri her zaman gündelikçilerinkinden daha yüksek olmuştur.
*
‘Nerede öyle karı’’ diyen MHP Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu'nun karısı, ‘‘Kocam çok espritüeldir’’ demiş.
Böylece ‘‘karı’’ sözcüğünün komik olduğunu da öğrenmiş olduk.
*
Meclis tasarruftaymış.
Meclis hep tasarrufta zaten; akıl fikir tasarrufunda.
*
Tarkan'ın dönüşü muhteşem olmuş.
Evet, yeni tipiyle ‘‘Muhteşem Tinerci’’yi oynayabilir.
Paylaş