Ortaya karışık

LAİKLER ve İslamcılar...

Kaç kişi vardır o tarafta ya da bu tarafta saf tutan?

Durduğu yerin etrafını kalın, yüksek duvarlarla çevirmiş?..

Az bana göre.

Köşeleri okuyun...

Etrafınıza bakın...

İki tarafın "kesişme noktaları"nı görürsünüz.

İki grubun da alt grupları var. Belki de Türkiye’nin yetişkin nüfusu kadar.

Belki de ondan bu kadar çok gürültü çıkıyor.

Eğer kesin ve net olsaydı ayrım, iki taraftan birinin "galibiyeti" kolay olurdu.

* * *

Korku, endişe, panik...

AKP’nin ilk yerel seçim zaferini hatırlıyor musunuz?

Başı açık kadınların belediye otobüslerine binemeyeceği bile söyleniyordu o zamanlar.

Bu sefer de korktuğumuzla kalırız inşallah!

* * *

Bazen bir cümle, bazen yazının tamamı... Gönlü el vermiyor insanın kaynayıp gitmesine... Habersiz olanlar için bir defa da benden.

"Bir zamanlar köleliğin yasal, çocuk kurban etmenin tanrılar adına makbul sayıldığı gibi, bugün farkında olmadığımız için sıradan, hatta doğal sayılan ama ileride dehşetle bakılacak ne yapıyoruz?" Gündüz Vassaf - 23 Eylül Radikal.

"İbrahim Tenekeci’nin dizesi miydi? ’Soluyor zamanla insanın adı bile.’ Ünlülük çağında bir de şu var: İnsanın adı bile yoruluyor zamanla... Oracığa çökecek gibi oluyor; bu yükü sırtından atıp uzun uzun dinlenmek istiyor." Haşmet Babaoğlu 23 Eylül - Vatan.

"Şimdi artık sevişerek tanışmaların zamanı." Tuba Akyol 23 Eylül - Milliyet Pazar.

Ve Nur Çintay’ın "Fatih’te Viski Arar mıyız?" başlıklı yazısı. Buraya sığmaz. Mutlaka okuyun. Mahalle baskısına dair en doğru tespit. 23 Eylül-Radikal.

* * *

...Ve Tanrı kadını yarattı.

Sonra bir kadın daha yarattı ki birbirlerinin gözünü oysunlar!

Yenilerden bir kadın "köşe yazarı", benim 25 sene önce bir erkek dergisinde yayımlanan "röportajıma" yer vermiş köşesinde.

Daha dün bir bugün iki... Fakat erken tıkandı demek, arşivlerden medet umuyor.

Ya da kendine bir tarz seçti... Onun bunun poposunu açacak!

Neyse... Sormuşlar bana "Kısır sever misiniz?" diye, ben de "Lütfen seksle ilgili şeyler sormayın" demişim. Dahası da var. "Gazete okumam", "Yazmayı da hiç beceremem" demişim.

Şimdi ben bu kızcağıza, o zamanlar röportajları Ayşe Arman’lar yapmazdı; biri gelir fotoğraflarımızı çeker giderdi, sonrasını biz de okurla beraber dergide görürdük desem inanamaz elbet. Ama öyleydi. İşin daha vahim tarafı, bizim buna hiç itirazımız olmazdı, çünkü başka türlüsünü bilmezdik. Röportaj demek soyunup giyinip poz vermek demekti.

Gazete okuma mevzuuna gelince... Senelerce, her gece, hiç aksatmadan, gazino dönüşü Taksim’deki gazeteciye uğrayıp ertesi günün gazetelerini aldım, öyle gittim evime. Herkesten önce haberdar oldum dünyadan yani.

Hadi diyelim ki hakiki bir röportajdı o... Aferin bana ki nereden nereye gelmişim. Darısı bütün gençlerin başına.

Ha unutmadan, şu anda resim yapmayı hiç beceremiyorum ama on sene sonra sergi bile açabilirim. Şimdiden söyleyeyim de şaşırmayın sonra.

MIŞ-MUŞ

Güler Sabancı, "Laiklik DNA’mıza işlemiştir" demiş.Bakmışsınız "yeni anayasa", "ikinci cumhuriyet", olmazsa "yeni DNA"!

Almanya eşcinsel bir başbakana hazırmış.Biz daha heteroseksüel başbakana bile hazır değiliz. Var mı içinizde Başbakan’ı bir kadınla sevişirken düşleyebilen?
Yazarın Tüm Yazıları