LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DİZİ Dili ve Edebiyatı mı demeli artık... Dizilerde herkes kitap gibi konuşuyor.
Çocuklar bile.
Köylüsü, ağası... Hepsi. Şiveler bozuluyor ama özneler fiiller yerli yerinde.
Dil sürçmesi yok...
Duraksama yok...
Cümleleri yarım bırakma yok...
Arada öksürmek, hapşırmak, esnemek yok...
Herkes sırayla konuşuyor...
Kimse ötekinin lafının arasına girmeyor...
Yani kısaca hiçbir şey hayattaki gibi değil.
Üst baş deseniz mum gibi.
Evin içinde topuklu rugan çizmeler falan...
Saçlr yapılı...
Maykajlar tamam...
Bunun da hayatla ilgili yok pek.
Fakat bütün bonlara rağmen bize herşey çok doğalmış gibi geliyor.
Bize benzemeyen insanları bizden biriymişler gibi görüyoruz.
"Evet" yerine "hı-hı" deseler halbuki...
"Hayır" yerine "ı-ıh" ya da "çık" sesi...
Bir ağızdan konuşsalar...
Herkes birbirinin lafını kesse...
Kafasını kaşısa biri...
Ödeki burnunu silse...
Ayağını altına alsa otururken...
Biri bir şey anlatırken öteki lakasız bir konuy atlasa...
Öksürseler, hapşırsalar, esneseler...
Yerken ağızlarını şapırdatsalar...
Kahveyi höpürdeterek işseler..
Dişini karıştırsa biri...
Eve gelince soyunup eşofmanlarını giyseler...
Makyaplarını silseler...
Devrik cümleler kursalar...
Ne diyeceklerini unutsalar...
Televizyonun sesiyle, sokaktan geçen satıcının sesi birbirine karışsa...
Kapıyla telefon aynı anda çalsa...
Yani hayattaki gibi olsa her şey...
Ne yabancı gelir kimbilir... Hatta seydemeyiz belki de. Dayanamayız.
Sizce de tuhaf bir durum değil mi?
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları