Bir liste yapsam... "Neler değişti" diye... Hani ne derler, "Buradan köye yol olur".
Değişmeyen bir tek şey var, o da "memleketin hali"
Ve elbet her birimizde var olan memleketi kurtarma azmi ve kararlılığı!
Kuşaktan kuşağa aktarıla aktarıla sürüp gidiyor.
Hassasiyetimize şükretmek mi lazım artık...
Yoksa "Huyumuz batsın" demek mi...
Ya da hiçbir dönemde, memleketi kurtarma işini bize bırakmayan bir büyüğe sahip olamayışımıza hayıflanmak mı... (Bu arada Başbakan’ımız hálá insanları rahatlatacak bir şey söylemiyor.)
Hepimizin içine işlemiş... Bir an vazgeçsek memleket batacak maazallah!
Herkes kendi işi için bu kadar sorumluluktan çatlıyor olsa belki de memleketin halini düşünmeye gerek kalmayacak ama zor tabii. Memleketi kurtarmak daha kolay.
Bir kere kimse sizden bir neticeye varmanızı beklemiyor. Sonsuza kadar sadece ahkám kesebilirsiniz.
Sonra disiplin isteyen bir iş değil, mesai saati diye bir şey yok, ofise tıkılmak zorunda değilsiniz... Hatta meyhanede falan olmanız daha iyi. Yıllardır en verimli çalışmalar oralarda yapılıyor zira.
Sonra en sevdiğiniz şeyi, "dedikodu"yu da katabiliyorsunuz kurtarma işinin içine... Memleketin durumuyla ilgili söylenti alışverişinde bulunmak suretiyle.
Ondan sonra daha da çok sevdiğiniz "birilerini suçlama" hadisesini unutmayalım.
Bakın, memlekete olmasa bünyenize faydası vardır bunların. Kişisel dertlerinizden uzaklaşır, stresinizi atarsınız.
Bir de önemli bir iş yapmış olmanın gururunu yaşarsınız.
* * *
Şu içinde bulunduğumuz günler, "Ne olacak memleketin hali"ciler için adeta altın değerindedir!
Memleket memleket olalı böylesi kurtarılacak hale düşmemiştir!
Yani insan ne kadar kurtarsa azdır!
Elinde örtüyle kapı arkasında beklemekte olan kadınlar, üniversitedeki yasak kalkar kalkmaz başlarını örtüp sokaklara dökülecek, hatta başı açık hemcinslerine saldıracaklardır!
Zaten geçenlerde bir kadın, başı açık olduğu için taksiden indirilmiştir!
Ayrıca adamın biri Akmerkez’de namaz kılmıştır!
Daha ne olsundur!
* * *
"Sen dalga geç, dönülmez noktaya geldiğimizde görürsün gününü!" diyeceksiniz.
Tamam, dalga geçiyorum ama size güvendiğim için. Rejimi değiştirmeye falan niyeti olan varsa bunu size rağmen gerçekleştirmesi mümkün değildir biliyorum. Bu güvenden gelen bir aymazlık var bende. Bu bir.
İkincisi, kızların üniversiteye başı örtülü girmesinin "rejimin sonunun başlangıcı" olacağını düşünmüyorum sahiden.
"Sen siyaset bilimcisi misin?" diyenler olacaktır... Peki aksini iddia edenlerin hepsi o dediğiniz midir? Nereden biliyorlar?
Hem bu yasak sonradan konmamış mıydı zaten?
E, o zaman neden korkuyoruz?
Ha, şu "siyasi simge" meselesi...
Peki kızlar başını açınca ne olacak?
"Simge gitti, siyaset bitti" mi olacak yani?
Herkes derhal fikrinden vazgeçecek öyle mi?
E iyi, kolaymış bu işler!
Hem yıllardır başları açık... Sorun yok mu yani?
Başörtüsü simge değilse bile biz simge yaptık onu. Hani bir laf vardır "Delinin aklına taş getirmek" diye...
Son olarak...
İlla bir şeyden korkacaksak çetelerden korkalım bence. Çok korkalım. Hem onlardan korkmakla memleketteki her türlü marazadan bir çırpıda korkmuş oluruz.
MIŞ-MUŞ
H. Avşar, "Tarkan benden daha büyük marka değil" demiş.Keşke kimse marka falan olmasa... Marka olan inzivaya çekiliyor.
Fast food, iyi kolesterole iyi gelmiş.Kimse yüzde yüz kötü değildir!