Keyifle yemek yerken ne etrafın nasıl battığı önemlidir, ne de ellerin yapış yapış olması...
Bayılıyorum kızımı keyifle yemek yerken seyretmeye.
Yemek, kaşığın üzerinde durmamakta ısrar mı ediyor, sorun değil! Hemen kaşık bırakılır ve ellere geçilir. Hem de zevkle kendi başına yemenin verdiği mutlulukla.
Bir yaşında olmak ne güzel!
Yolda hiç tanımadığın birisine gülümseyebilirsin... Kim ne düşünür, ne der endişesi olmadan gidip birisine saçını okşatabilirsin... Elindeki oyuncağı tanımadığın birisine uzatıp sana baktı, güldü diye mutlu olabilirsin...
Çoraplarını kendi giymeye çalışıyor kızım. Giymese bile parmaklarına geçirmeyi başarınca çok seviniyor.
Ayakkabılarını yine ayak parmaklarına takıyor ve gülümsüyor.
Onu seyretmek müthiş!
Nelerden mutlu olduğunu görmek insana yaşama sevinci veriyor.
Onu mutlu etmek için odadan kısa süreliğine çıkıp tekrar girmek yetiyor. Alkışlıyor sevinçle...
"Annem geldi yine" diye.
Mutlu oluyor dişlerini fırçalıyor diye...
Banyo yapıyor diye...
Yemek yiyor diye...
Yürüyor diye...
Ne güzel bir yaşında olmak!
Ne kadar kolay mutlu olmak!
* * *
Not: Sevgili Nil, yazında bazı düzeltmeler yaparak biraz daha edebi bir hava kattım aklım sıra. Bana olan güvenine güvenerek.
MIŞ-MUŞ
İstanbul organ bağışında son sıradaymış.
İstanbul iki kişiye yetecek organ mı bırakıyor insanda...
Şebnem Schaeffer, "Bakire raporu ehliyet değil, Türkiye’de de geçerli" demiş.
Korkarım bu kızcağızın yakında bir raporu daha olacak.