ŞU AB karşıtlarına dil dökmektense, misal benim geçenlerde aldığım mumları paket edip göndermek lazım kendilerine.
İki kollu şamdan... Elbette birbirinin aynısı iki mum... Lakin mumlardan biri ‘cuk’ diye otururken şamdandaki yuvasına, öteki direniyor. Hadi bakalım buyurun!
Kabahat şamdanda mı, mumda mı? Mumların yerini değiştirerek bulabilirim tabii.
Evet, mumdaymış. Zaten anlamalıydım... Şamdan ithal, mum yerli.
Fakat o da ne... O az önce cuk diye oturan mumda bir Erdal İnönü duruşu... Yani orta direk bel veriyor hali... Orhan Abi’m o şarkısında ‘Hatasız mum olmaz’ mı diyordu yoksa!
Zorla oturttuğumdan öteki de yamuk duruyor zaten...
Şimdi şöyle bir toparlarsak... İki mum var. Birinin kendinden beli bükülü... Ötekinin beli doğru ancak kıçı büyük olduğundan eğri duruyor. Durum bu.
Böyle bırakacak değilim elbet... Modern heykel gibi... Modern dedimse hani o demokrasi parklarındaki borulardan müteşekkil heykelleri kastetmiyorum. Benim dediğim, bildiğimiz Atatürk heykelleri... Bugüne kadar kafasıyla vücudu orantılı ya da yüzü gerçekten Atatürk’e benzeyen bir heykel görmediğimden ‘modern’ diyorum ben onlara.
Uzatmayayım, elle müdahalede bulunuyorum mumlara.
‘Mumlara itinayla standart getirilir.’
Getirilir de... Getirilirken kırılır. İtina yeterli gelmedi demek.
Tekrar son durumu bildiriyorum:
Boyları birbirinden farklı dört adet mum sahibi oldum. Mumların aslı aşağıdan yukarıya doğru incelen bir biçim arz ettiğinden hepsinin kıçının çapı farklı şimdi... Evet, her biri ayrı telden çalan dört mum müsveddesi var elimde.
Gerçekten elimde, zira onları koyacak şamdan henüz ustasından doğmadı.
Mecburen bir çekmecede elektriklerin kesilmesini bekleyecekler. Bir eski kül tablasının içine dikilip merdiven başında gelene geçene yol gösterecekler.
Demek mum kısmı da ‘Ne oldum’ demeyecek, ‘Ne olacağım’ diyecek.
Kısacası, ben AB’ye girersek ne olur, girmezsek ne olur anlamam. Ama birbirinin aynısı gibi görünen iki mumun sahiden birbirinin aynısı olmasını isterim.
Fakat şu da var... Yarın AB çıkıp da ‘Pakize Hanım, iki yazınızdan birinin kalitesi ötekini tutmuyor’ derse... Evdeki mum mezarlığına razıyım.
MIŞ-MUŞ
Kenan Doğulu, ‘Dekolte tişörtü ilk ben giydim’ demiş.
‘İlk’ olmak istediği husus bu idiyse ne mutlu ona!
Gül, gazetecilere ‘Hepiniz fotoğraf çektirmek için eleştirdiğiniz Bush’u, savaşa karşı çıkan Chirac’a tercih ettiniz’ demiş.
E, hayvanat bahçesinde de kuşlardan ziyade aslan, kaplan, timsah çekmez mi ilgimizi?
Diyet içecekler şişmanlatıyormuş.
Korkarım yarın ‘Su içsem yarıyor’ diyenlerin iddiası da doğru çıkar.