PARMAĞINIZLA yoklayıp taze mi diye bakarken bir de ‘Helal mi?’ diye soracaksınız bundan böyle.
Gerçi her şeyin üstünde ‘Helal’ damgası olacak ama benim dediğim daha ziyade salatalık, patlıcan gibi şeyler... Takdir edersiniz ki adamın her sabah iki kasa salatalığı TSE’ye götürüp damgalatacak hali yok.
‘Salatalığın nesi haram olacak, içinden domuz eti çıkacak değil ya’ diyeceksiniz.
Ben öyle düşünmüyorum.
Dolmalık bibere ağır çeksin diye su enjekte eden, zeytini ayakkabı boyasıyla karartan, salatalığa da bir şeyler ediyordur mutlaka.
Diriliğini muhafaza etsin diye her gece misal votkalı suya yatırmadıkları ne malum?
Ne bileyim, olur mu olur.
‘Helal mi?’ diye soralım demem bundan.
Ha doğru cevap alır mıyız, o da ayrı mesele.
Fakat o kadar da umudum kesik değil yurdum insanından. ‘Sana gelmez yenge bunlar!’ diyecek bir vicdan sahibi manavın çıkacağına inanıyorum.
‘Bugüne kadar aklın neredeydi, bir tek gün merak ettin mi salatalığın helal olup olmadığını?’ diyebilirsiniz.
Evet ama o zaman her şeyde belirsizlik vardı. Şimdi bisküvi ‘öyle’, salatalık ‘böyle’ olmaz. Bir işi yaptınız mı tam yapacaksınız. Ben mahsulü tarladan kaldıranların abdestli olup olmadığını bile öğrenmekten yanayım.
* * *
Zaten Tintin yüzünden meleklerden oldum, bari bunu sıkı tutayım diyorum.
Duymuşsunuzdur... Köpek olan eve melek girmiyormuş. Hatta Azrail bile.
Önce Azrail’in girmemesi iyi bir şeymiş gibi geldi bana. Fakat Prof. Çeker’e iyice kulak verince Azrail’in köpeği görünce çekip gitmediğini, işini eve girmeden dışarıdan hallettiğini öğrendim. Ben benden gittikten sonra ha burnumun dibinden müdahale edilmiş, ha bahçeden...
Uzutmayayım, o gün bugündür Tintin’le aramıza bir soğukluk girdi. Gerçi o farkında değil, yine karşımda oturup gözüme bakıyor. Fakat ben dün akşam dayanamayıp ‘Meleksavar’ diye bağırdım. İyi bir şey olmadığını anladı, kalktı koltuğun altına girdi.
* * *
Meclis’e bir önerge vereyim diyorum. Bilmiyorum dışarıdan veriliyor mu ama... Bu hükümetin sittin sene başımızda kalması için bir yol bulunmasını isteyeceğim. Hayır, o káfirimsi günlere geri dönmek istemiyorum, onun için.
Kurumlar bile görevini tam olarak yapmıyormuş, gördük işte! TSE’nin şimdi aklına geldi mesela.
Bir de merak ettiğim bir husus var, onu dile getireyim diyorum.
Acaba kursaklara habire haram lokma girmesi durumu ne olacak?
İçinde iki damla alkol bulunan gıdayı ağza sürmemek suretiyle durum dengelenmiş olacak mı acaba?
Bu konuda da bir fetva veren çıksa da anlasak.
MIŞ-MUŞ
‘Avrupa’nın en zengin 50 işadamı’ listesinde iki Türk varmış.
Tahterevallideyiz adeta... Bir uçta o ikisi, bir uçta milletin geri kalanı.
Kadın, makyaj ve giyime ömrünün 2 yılını harcıyormuş.
Vallahi şoke oldum! Bunun doğrusu ‘Makyaj ve giyimden geriye kala kala 2 yıl kalıyor’ olmasın?