Yok "Bir gün bu şehirde yaşayacağım" diye söz falan vermedim kendime.
Öyle kafaya koymalarım yoktur pek. Rastgele yaşarım daha çok.
Hele o yaşlarda...
Hatta İstanbul’un güzelliğinin farkına vardığımı bile söyleyemem.
Aklım İzmir’de bıraktığım arkadaşlarımdaydı büyük ihtimalle. Kimbilir bensiz ne oyunlar oynayacaklardı...
Değişiklik isteği sonradan giriyor insanın ruhuna. Yaşlılıkta da çıkıp gidiyor galiba.
Hem Boğaz’dan, Kapalıçarşı’dan ne anlar çocuk dediğiniz?
Ha Yozgat’a, Kırşehir’e gitmiş, ha İstanbul’a.
Benim de aklımda bir tek dönüş yolu kalmış o tatilden.
Kardan yolun kapanması...
Otobüsün içinde saatlerce mahsur kalışımız...
Etrafta ne bir köy, ne bir yol kahvesi...
Sadece gecenin karasıyla karın beyazı.
Otobüsler deseniz şimdiki gibi değil. Öyle "Nescafenizi sütlü mü alırsınız sütsüz mü?" diye soran hostesler falan yok. Muavin dönemindeyiz henüz.
Bir garip oğlan çocuğu, arka kapının oralardan bir yerden isteyene su taşıyor. Cam şişeleri şıngırdata şıngırdata. O kadar.
Ama artık su bile yok. Tükenmiş.
Yolluklar da öyle.
İletişim dediğiniz adı telefon...Onu da nereden bulup yardım isteyeceksiniz...Karanlığın ortasında...
Bilmiyorum...
Belki de o kadar korkunç değildi durum. Belki de çok uzun da sürmedi. Nihayetinde Muş’dan Van’a gidiyor değildik. Ama o yaşta çocuk için büyük maceraydı.
Nereden aklıma geldi şimdi o yolculuk?
Bugünkü yollardan, bugünkü yolculuklardan elbet.
Bu memlekette önce yollarla yolların kıyıları düzeldi galiba.
Amaç bir şehirden ötekine varmak bile olmayabilir artık. Sırf yol yapmak için bile çıkılabilir yola. Öyle şenlikli her yer.
Tesisler şaşırtıyor. Her biri Akmerkez sanki. Özellikle, kalkıp gidilebilir. Marka alışveriş yapıp, marka yiyip içilebilir.
Şehirde ne zamandır arayıp bulamadığınız bir şey karşınıza çıkabilir.
Ne bileyim işte, yollar yol değil "cazibe merkezi" adeta.
"Mahsur kalmanın bir mahzuru yok" bile diyebiliriz.
Ama aksi gibi mahsur da kalınmıyor artık.
Fakat bütün bu şahaneliğin yanında benim özlediğim, Susurluk’un klasik tost-ayran ikilisiyle çayların şirketten olduğu derme çatma kahvemsi lokantalardır, "Yol" deyince aklıma gelen...
Bu gidişle korkarım "Nostalji Kraliçe"sini tahtından indireceğim.