Mahkemeye gitmek istiyorum

Semra Hanım’ı seyrederken geldi aklıma. İnsan sadece kendi mağduriyeti için mi başvurur İnsan Hakları Mahkemesi’ne?

Ben mesela Ata adına gitmek istiyorum mahkemeye. Bir kadın bir adamı eziyor, ufalıyor, zincire vuruyor... Ama o onun annesiymiş. Bana ne? Ben onu görmüyorum ki. Benim gördüğüm, ortada hak ve özgürlükleri elinden alınan birinin varlığı. Kim tarafından kime yapılırsa yapılsın.

Adam kendini koruyamıyorsa, silkelenemiyorsa, cesaret edemiyorsa, ‘Hey ne oluyor!’ diyemiyorsa karşıdan bakanlar da mı bir şey yapamaz yani.

Gidip müşahede etme imkánım olmadı gerçi ama Amerika’da kötü muamele ediyor diye köpeğini elinden alıyorlarmış adamın... E, bizde de geçenlerde annesi tarafından dövülen çocuğu alıp yuvaya verdiler. Şimdi ben de bu Ata’yı kurtarmak istiyorum işte.

Yaş haddi var mıdır?

Yani kurtarılma yaşı geçmiş midir Ata’nın?

*

Hadi bu Semra Hanım’la oğlunun durumu reyting amaçlı danışıklı dövüş diyelim. Adına mahkemeye gitmek istediğim başkaları da var. Mesela karısına hesap veren erkekler... Ki sayıları bir hayli kabarık. İnce ince hesap veriyorlar. Kaçta nereden çıktılar, nereye gittiler, yanlarında kim vardı... İçimden bir isyan dalgası yükseliyor. ‘Bana ne’ diyemiyorum. Fakat onlar alışmış. Sorgusuz sualsiz yaşayamayacaklar neredeyse. Sudan çıkmış balık gibi olacaklar bir gün kesilirse...

‘Kocam kızar’ diyen kadınlar adına da gitmek istiyorum mahkemeye. ‘Babam bırakmaz’ diyen kazık kadar olmuş adamlar için de.

Başında gardiyan olan herkes adına gitmek istiyorum. Yasaklarla yaşayan herkes adına...

‘Töre cinayeti tehdidiyle yaşayan onca kız varken’ falan diyebilirsiniz. O ayrı. O başlı başına bir yara. Benim dediğim, hemen dibimizde, her an şahit olduğumuz, basit, alıştığımız ama insanı içten içe sinir eden baskılar...

Ben galiba bir tek buna dayanamıyorum. Tahakküme. Başka her şeyi tolere edebilirim.

Kar geliyor (Muş) (Mu)

Bu senenin modası ‘Kar söylentileri.’

Artık ‘Büyük deprem beklentisi’ out, ‘Kar beklentisi’ in.

‘Salıya geliyormuş.’

‘Yok, salı yağmur, çarşamba kara dönecek.’

Şu satırları kaleme aldığım perşembe günü için de kar öngörülmüştü lakin pencereden bakıyorum, şeffafı yoksa bunun, kar mar yok ortada.

İlk ‘Kar geliyor’ dediklerinde gittim bir kar çizmesi aldım kendime. O gün bugündür her sabah pencereye koşuyorum ilk iş. E, akşamdan birileri ‘Yarın geliyor’ da demiş... Fakat nafile.

Hayır, yağacaksa yağsın, yağmayacaksa da bilelim. İşimize gücümüze bakalım.

Meteoroloji ‘Kışın ortasındayız, nasıl olsa yağar, biz tedbiren her gün ‘Yarın geliyor’ diyelim de...’ şeklinde düşünüyor herhalde. O da ne yapsın... ‘Kar geliyor’ dediğinde biz zaten karın ortasında mahsur kalmış durumda olacağımıza... Nasreddin Hoca’nın çocuğu testiyi kırmadan önce dövmesi gibi...

‘Ne yapalım, yağmazsa yağmaz... Bir çizme aldın diye...’ diyebilirsiniz. Lakin öyle değil. Karın hiç meraklısı olmadığım gibi şu anda önemli bir konuya parmak basıyorum.

Siz ‘kar’ denince evinize kapanıyorsunuz, farkında mısınız?

Söylenti çıktığı akşamlar sokaklar bomboş oluyor. Sırf sokaklar olsa iyi de... Bütün eğlence yerleri, restoranlar, kafeler... Hepsi sinek avlıyor. Oralardan ekmek yiyen, komisinden taksi şoförüne kadar binlerce kişi ‘kar’ lafını duyunca psikiyatra koşacaklar artık neredeyse.

Onun için ya yağsın, savsın sırasını, ya da fısıltı gazetesi sussun!

Hava durumunu bildirenler de ‘Kar geliyor’ deyivermesinler ilk laf olarak...

Biz çünkü haberin başını dinliyoruz sadece. Onlar gerisini anlatırken çoktan telefona sarılmış ‘Yarın kar geliyormuş ona göre’ diyor oluyoruz. Sonra bakıyoruz Erzurum’a yağmış bir tek.

Yine ne demek istediğimi anlatamamış ve sizi ‘Erzurumluların canı yok mu!’ diye bağırtıyor olabilir miyim acaba?

MIŞ-MUŞ

Erdoğan yabancı gazetecilere AB üyeliği konusunda Türkiye’nin kırmızı çizgilerini anlatmış.

Yeşil çizgilerin yanında lafı mı olur.

Ortaöğretimde sınıf geçme sistemi yine değişmiş.

Sürekli deneme-yanılma yöntemi... Yanılmadığımızı gören olacak mı bakalım bir gün.

İncirlik’te ABD’ye ait 90 atom bombası olduğu iddia edilmiş.

A, gözümle görsem inanmam!

Ebru Gündeş, ‘İnsan hem seksi hem masum olamaz’ demiş.

Ama hem cahil hem bilge olunuyor çok şükür.
Yazarın Tüm Yazıları