Gün içerisinde, saçlarında iki renk, üç biçim değişikliğinin doğal sayılması...
Acemiyle ustanın ilk bakışta görünüşlerindeki farktan anlaşılır olması...
Çıraklıktan ustalığa doğru yol alırken aynı zamanda birer Kenan Doğulu ve Hande Yener olma yolunda da ilerlemeleri...
"Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan" misali iç ve dış değişimlerden hangisinin ötekini tetiklediği...
Falan filan.
Evet konumuz bu.
Fakat dediğim gibi derinine inmek benim harcım değil.
Şu kadarını söyleyebilirim, birçok insanın iki dünya arasında gidip gelmesine neden olan bir sürü iş var. Ancak "kuaför çocukları"nın hali başka.
Çünkü müşteriyle çalışanın bu kadar içli dışlı olduğu başka bir iş kolu yok.
Düşünsenize, düne kadar televizyonlarda görüp hayran olduğunuz bir ünlü ayağını kucağınıza vermiş.
Ya da size çok pırıltılı gelen başka bir dünyanın insanıyla senli benli olmuşsunuz, derdini dinliyorsunuz.
Ve akşam, hiçbir şey olmamış gibi mahallenize dönüyorsunuz.
Bu çocuklar bu travmayı küpe takarak, balyaj yaptırarak atlatabiliyorlarsa hakikaten alınlarından öpmek lazım. Ya da o küpelerle balyaj travmanın ta kendisi, bilmiyorum.
Bu arada, ünlü ünsüz bütün kadınların, kuaförün kapısından girer girmez psikoloğa gitmiş gibi çözülüvermeleri de ayrı bir inceleme konusudur.
Anlatmadıkları bir saçlarında kaç kıl olduğu kalır ki, zaten başları o çocukların elinde olduğundan lüzumu yoktur.
Hakikaten "kuaför çocukları" esaslı inceleme gerektiren bir vakadır bana göre.
Bu konu da sosyolojik, psikolojik analizler dünyasına benden bir armağan olsun!
Uçuşun kızlar!
Bugün bir bonkörlüktür gidiyor bende...
Bir armağan da Türkiye’nin genç kızlarına veresim geldi.
Aşağıda okuyacağınız satırlar genç kızlarımıza ciddi tavsiyelerimdir!