Konu çok

Cumartesi yazılarının benim için nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz?

Anlatmayınca nereden bileceksiniz. Bir banka memurunun, mesainin son dakikalarında, günün yorgunluğu üzerine bir türlü tutmayan kasayı tutturmaya çalışması gibi bir şey. Kan ter içinde bırakıyor beni.

Cumartesi pazarınkini, pazartesi salınınkini, çarşamba perşembeninkini yazıp göndermişim. Aralarda birer gün boşluk olduğu için rahat rahat çalışmışım. Fakat işte cumartesi eki erken basıldığından şu okuduğunuz yazıyı hemen perşembe yazısının arkasından yollamak durumundayım. Yarım gün var arada. Hem de cumartesi gününü tek yazı kurtarmıyor, biliyorsunuz.

Usta bir yazar yarım günde baba bir romanın üçte birini tamamlayabilir ama karşınızda hálá acemiliği üzerinden atamamış bir köşe yazıcısı var unutmayın. Fakat bir gün gelip de bir yazıyı on dakikada attıracağım umudunu kaybetmiş değilim. İş ki ömür yetsin.

‘‘Bize ne bunlardan, hamama giren terler’’ diyeceksiniz.

Terler elbet. Ama arada kapıya çıkıp dışarıdakilere ‘‘İçerisi cehennem gibi’’ demenin de tuhaf bir yanı yoktur herhalde.

Yok telaşlanmayın. Bugünü ahla ofla geçiştirecek değilim. (Fakat çok şükür bir miktar geçiştirdim gibi.)

Yine mühim mevzularım var. Sizin için değinmeyi düşündüğüm.

Erdoğan konuşurken protesto etmeye kalkışan iki gencin tuvalete kilitlenmeleri hususu var mesela.

Fakat bundan söz edemem. Ders oldu bu olay bana. Hayır bizi kapattıkları yer tuvalet de olmuyor. Zaten gazetelerdeki tuvalet sayısı bütün gazetecileri zaptetmeye yetmez. Gerçi okuyor, duyuyoruz, insanın kendini tuvalette hissetmesi için elden gelen yapılıyormuş, kapattıkları yerlerde.

Aman neme lazım, tehlikeli konular bunlar.

Mardin'de evli adamla ilişkisi nedeniyle ailesi tarafından dövülen kadının hayatını kaybetmesi konusu bilmem cumartesi rehavetine uygun düşer mi?

Yalnızca ‘‘İstanbul'da iyi ki böyle bir adet yok, ortalıkta sağ kadın kalmazdı’’ deyip geçeyim en iyisi.

*

Kadınla erkeğin dili ayrıymış.

İşte her yazarın başı sıkıştığında imdadına yetişen mümbit bir konu. Kadın-erkek durumları.

Fakat kadınla erkeğin dilinin ayrı olduğu daha Adem'le Havva zamanında anlaşıldığından, ilkçağ tarihine girmeyelim şimdi.

Harem selamlık düğünler yapılıyormuş bazı yerlerde. Bu konu var bir de.

Ben akıbetimizi çoktan kabullendim. Artık fanteziler üretiyorum.

Mesela kadın yazarların yazılarını erkekler okumayacak. Hatta kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı gazete çıkacak. Kadın gazetesinde erkek resmi, erkek gazetesinde kadın resmi olmayacak. Falan filan.

Daha Emniyet Müdürü'yle Vali'nin havaalanındaki karşılama uğurlama törenlerinden kendilerini alıp işlerinin başına gidememeleri; kadının güzel yerlerini umumun bakışına açmasının nedenleri gibi konular da var. Fakat bir aylık malzemeyi bir günde tüketecek kadar enayi de değilim, takdir edersiniz.


Üç yazı


Bizim gazete bir süredir yeme içme hususunda Türkiye'nin en iyilerini seçiyor. Kebapçısından tutun da dondurmacısına kadar. Takip ediyorsunuzdur.

Bazı isimler sabit kalmak şartıyla seçiciler değişiyor. Fakat nedense hiç bana gelip soran olmadı bugüne kadar. ‘‘Pakize Hanım hangi köfteciyi seversiniz, hangi muhallebiciyi tercih edersiniz?’’ diye.

Damak tadıma itimatları yok demek.

Ya da ‘‘Bu gezmez ki şimdi sorsak 'Pınar'ın dondurulmuş hamburger köftesi' diyecek’’ diye düşündüler.

Veya beni çok ciddi buluyorlar. Muhallebiyle falan uğraşmayacak bir imajım var.

Oysa başka şeyle uğraştığım yok diyebilirim. Biz bu yağları ameliyatla koydurmadık oramıza buramıza.

Fakat ben yine de son tahminimin doğru olduğunu varsayarak, imajıma uygun kaçsın diye bakın ne yaptım. Son günlerin en güzel üç yazısını seçtim.

‘‘Üç tane 'en' olmaz’’ diyeceksiniz. Olur. Zira üçü de ayrı konularda yazılmış. Öyle ‘‘Top 3’’ şeklinde değil, üçü de birinci.

Hem yazarları kategorize edemezsiniz. ‘‘Kebapçılar’’ gibi bir başlık altında toplanamazlar. Dolayısıyla yazıları da.

Hakikaten şu tavsiye edeceğim yazıları kaçırdıysanız mutlaka bulup okuyun. Üçü de günlük gazete yazısı ve ikisi gündemdeki olaylar üzerine yazılmış olsa da güncelliğini hiç kaybetmeyecek cinsten. Kesilip saklanacaklardan işte...

İNSAN ZEHİRLENESİ-PERİHAN MAĞDEN-RADİKAL- 29 Mayıs Perşembe

ERCAN BEY-PERİHAN MAĞDEN- RADİKAL- 5 Haziran Perşembe

KIZLIK ZARI DÜŞEŞ ATTI- TUBA AKYOL- MİLLİYET- 6 Haziran Cuma

Not: İki yazarın da kadın olması vallahi tesadüftür.


MIŞ-MUŞ


Petek Dinçöz ‘‘Gülben, Hülya Avşar'la uğraşmaktan vazgeçince Hülya Hanım'la tek kaldık’’ demiş.

İyi şarkı söyleyebilmek gibi bir dertleri yok, yeter ki Allah çenelerine kuvvet versin.

Hillary Clinton'ın, eşinin aldatmasını da içeren anılarını anlattığı kitabı ilk gün 200 bin satmış.

Bakın Amerika'da da her şerden bir hayır doğuyor.

12 yaşında çocuk işkence aleti geliştirmiş.

Türk! Yap, öğret, övün.
Yazarın Tüm Yazıları