Komedyenler

Komedyenleri gruplandırmak gibi bir niyetim yoktu hiç.

Sakin sakin oturmuş televizyon izliyordum ki, komedyen olduğuna hükmetmiş bir beyefendi dahil oldu izlemekte olduğum programa.

Ve birden taklit yapmaya başladı.

İşte ne olduysa o anda oldu, robot misali yerimden kalktım ve elime káğıdı kalemi aldım.

Kabak onunla beraber başkalarının da başına patlamış oldu.

Alınanlar olursa kabahat benim değil, o beyefendinindir.

*

Nostaljikler...

Hakikaten bir kereliğine, bir oyun, bir film, bir TV programı vs. içerisinde komik oldukları görülmüştür.

Lakin bir daha bir kişiyi bile gülümsetebildiklerini ne gören ne duyan olmuştur.

*

"Allah’ım ne kadar komiğim"ciler...

Öyle komik bulurlar ki kendilerini...

Kendi kendilerine gülmekten yerlere yatarlar.

Yattıkları yerden kalkıp etrafa baksalar bir... Başka gülen olmadığını göreceklerdir ama...

*

Umut vaat edenler...

Kendilerine ne hikmetse "komik" etiketi yapıştırılmıştır fakat hayatlarında dişe gelir bir espri yaptıkları duyulmamıştır.

Halk, yüz kasları hazır beklemektedir.

Fakat heyhat!

Ama Allah’tan ümit kesilmez elbet!

*

Aile içi komedyenler...

İşe, beş yaşındayken, kedi, köpek, uçak araba sesi taklidi yaparak başlarlar.

Saf yaradılışlıdırlar.

Küçüklüklerinde amcalarıyla teyzelerini güldürebildikleri gibi, şimdi bütün Türkiye’yi güldürebileceklerini düşünürler.

Hepsinin repertuvarı aynıdır. Şansal Büyüka, Mehmet Ali Birand, Hıncal Uluç taklidi.

Biri de çıkıp kendilerine taklidin modasının geçtiğini fakat çok istiyorlarsa arkadaş toplantılarında tatmin olabileceklerini ama Allah rızası için bizi rahat bırakmalarını söylemez herhalde.

Ben söyleyeyim bari.

*

Sahici komedyenler bu gruplardan hiçbirine dahil değildir elbet. Ama geri kalanları birinden çıkarıp ötekine, ötekinden çıkarıp berikine sokabilirsiniz.

İlişki meraklılarına...

Kaç yazı okudunuz kim bilir bugüne kadar kadın-erkek ilişkisi üzerine...

Kimler ne akıllar verdi...

Ne tecrübeler aktarıldı...

Köşeler, sayfalar, kitaplar dolusu.

Hálá işin sırrına eremediyseniz alın size bir tane daha!

Birol Güven’den "Yatak Odası Diyalogları" Alfa Yayınları’ndan çıkmış.

Fakat şöyle bir tehlikesi var bu kitabı okumanın: Artık ilişki denen şeyi ciddiye almamak.

Çünkü çok komik.

Daha doğrusu biz çok komiğiz.

Birol Güven bizim diyaloglarımızı yazmış zira. Okurken "Bu adam bizim evi dinlemiş olabilir mi?" diye düşünebilirsiniz.

İlişkinize karşıdan bakmış oluyorsunuz yani. Ve mesele zannettiğiniz bir sürü şeyin aslında ne komik olduğunu görüyorsunuz.

Kadın-erkek üzerine yazdığım her yazı "bis" alıyor adeta. Aradan yıllar geçiyor, "Hani sizin şöyle şöyle bir yazınız vardı onu bir daha yayımlar mısınız?" diyenler oluyor. İşte bu okurlarıma diyorum ki "Birol Güven’in kitabı tam size göre."

Sırf diyalog da değil. Mesela kadınların ne istediğine dair çok doğru tespitleri de var Güven’in.

Bir ipucu...

"Kadın, cinselliğin, erkek akşam eve geldiğinde değil de sabah evden çıkarken başlamasını ve tüm güne yayılmasını istiyor.

Kadın, yatak odasına girmeden önce telefonlar, mesajlar, küçük hediyeler, sürprizler bekliyor. Zamana yayılmış anlık bir cinsellik, kadın için görev icabı yapılan sıkıcı bir eyleme dönüşüyor ve kadın, erkeğin sanki karnını doyurur gibi bu ihtiyacını karşılamak istemesinden hoşlanmıyor."

MIŞ MUŞ

Æ Akıllı beton icat edilmiş.Sevimlisini icat etselerdi daha memnun olurduk.

Æ 42 yaşındaki bir işadamının 36 yaşındaki eşi "Kocam beni 62 yaşında bir kadınla aldatıyor" diyerek boşanma davası açmış.

İşte bu, "adamın köpeği ısırması" misali bir haberdir!

Æ Ankara da AB gibi ilişkilerde frene basmaya hazırlanıyormuş.

Tavşan dağa küsmüş!
Yazarın Tüm Yazıları