Koltuk savaşları

"BANA üstünde oturulacak bir koltuk çizebilir misin tasarımcı!" desem...

Ve biri de kalksa çizse hakikaten.

Bu aynı zamanda mutluluğun da ta kendisi olurdu herhalde.

Mesele şu:

Hiçbir koltukta rahat edemiyorum.

Ve her birinin, üstünde kimsenin on dakikadan fazla oturmayacağı varsayımıyla imal edildiğini düşünüyorum.

Bilmiyorum... Benim vücudumda bir tuhaflık olma ihtimali de var elbet. Kimsenin bir şikáyeti olmadığına göre... Demek rahat rahat oturup durmaktalar.

Fakat ben bir türlü yerleşemedim.

Akşamlarım, mütemadiyen kıpırdanıp rahat bir pozisyon aramakla geçiyor. Bakıyorum, bulamadan yatağa geçme vakti gelmiş.

Popomu rahat ettirsem başım açıkta kalıyor, başıma yer bulsam belim "Ben de varım" diyor...

Elimde dört tane takviye kuvvet misali yastık...

Ha, resmi temastaki devlet başkanı gibi oturursanız mesele yok. Fakat öyle sopaya geçirilmiş gibi kaç dakika oturabilir insan?

O durumda "Var mısın Yok musun?" izlenir mi?

Devlet başkanları bile bir süre sonra ayaklarını karşıdakinin burnuna sokma pahasına bacak bacak üstüne atıyorlar falan...

* * *

Daha önce de şikáyetçi olduğumu hatırlıyorum. Hatta yataklar da vardı işin içinde. Kimse tınmadı, o ayrı.

Sahiden yatakların durumu daha da vahim. Sabahları yorgun uyanmamızın müsebbibi yataklardır bana göre.

Fakat bilim adamları burnumuzla genzimize taktılar. Alete bağlayıp takip ediyorlar biliyorsunuz. Uykuda nasıl nefes aldığınıza, ne şiddette horladığınıza falan bakıyorlar.

O arada bu adam ne şekil alır, kolunu bacağını nereye atmak ister de atacak yer bulamaz... Kimsenin aklına gelmiyor bakmak.

* * *

Her ay bir umutla alıyorum elime dekorasyon dergilerini...

Bakıyorum, tasarım ve tasarımcı konusunda bir sıkıntı yok çok şükür!

Koltuklar, kanepeler, sandalyeler, ibadullah...

Kumaşlar, renkler, biçimler...

Hepsi birer sanat eseri hakikaten.

Bakmaya doyamıyor insan.

Mesele de bu zaten. Tasarımcılardan bakılası koltuklar, sandalyeler çıkıyor.

Alıp kenara koyacak, arada karşısına geçip bakacaksınız.

Kim demiş "biblo" denen şey illaki sehpanın, şunun bunun üstüne konulabilecek büyüklükte olacak diye?

Tasarımcılar şaheser peşindeyken "oturmak için koltuk yapma işi" mobilyacılara kalıyor haliyle. E, onlar da babadan ne gördülerse, o.

* * *

"Derdin bu mu?"
diyeceksiniz.

Öyle demeyin, memleket ne durumda olursa olsun; her birimiz "neci" olursak olalım neticede her akşam bir koltuğun üstüne tünüyoruz!

Hem bakın gündemden kopmamak için yazının başlığını ne koydum!

MIŞ-MUŞ

Erdoğan, "Toprağımıza bereket ekiyorlar" demiş.Biçmeden sarhoş!

Suudi Arabistan’da 100 yaşında adam 26’lık kızla evlenmiş.Platonik evliliktir o!

Kedilerin anavatanı Türkiye’ymiş.Çakallarla tilkileri biliyorduk da...
Yazarın Tüm Yazıları