Paylaş
Kedi olmak istiyorum.
İki kedim var.
Yaşamlarını yakından inceliyorum. Yıllardır.
Bir de kendi hayatıma bakıyorum.
Onlarınki bana daha uygun.
Seve seve yaşarım gibime geliyor.
Bir kere günde 16 saat uyuyorlar.
Bu bile yeterli kedi olmayı istemem için.
Gerçi ben de 12 saat uyuyorum ama onlar gibi iç huzurum yok.
Ha bire uyanıp saate bakıyorum.
Kalkınca bir koşuşturma bekliyor.
‘‘Ya uyuyup kalırsam.''
‘‘Acaba çok mu uyudum?''
Hem uykum var hem dışarıda kaçan bir şeyler var. Bir suçluluk duygusu.
Vesaire vesaire.
Oysa onlar,
Rahat, huzurlu.
Bir tek şey için uykularına ara veriyorlar.
Yemek.
‘‘Tıkır tıkır tıkır.'' Kuru mamanın kaba dökülürken çıkardığı ses.
En derin uykularından kalkıyorlar.
Ben de kalkarım.
Saate bakmak için kalkacağıma...
Tercihimdir yani.
Aslında kalkıyorum da.
Kızarmış ekmek kokusu, pişmekte olan biber dolması kokusu...
En derin uykumda üç kat aşağıdaki kokuyu alırım.
Ve gidip kapılarını çalasım gelir.
***
Sonra temizlenme faslı.
Oturdukları yerde, yalanarak.
Parmak aralarına kadar.
Bunda biraz zorlanabilirim. Su hastalığı var bende zira.
Suyla haşır neşir olmalıyım.
Ev işinin bile sulu olanını severim.
Ütü yapacağıma cam sileyim.
Yalanmak pek cazip değil ama alışırım herhalde.
Lakin parmak aralarım için söz veremem.
***
Pencereden dışarısını seyretme.
Uyar.
Apartmana kim giriyor, kim çıkıyor?
Ama kediyken idrakim olacak mı bakalım.
Sırf kuşlara bakmak...?
Bakarım be.
Hiç olmazsa bakarken bir umut olur içimde,
‘‘Yakalarsam yerim.''
Bunca yıl insanlara baktım da ne oldu?
Yiyebildim mi birini? En kızdığımı bile.
***
Hiç bir şey yapmadan oturma.
Kedi olunca günlük yaşantımın en sevdiğim bölümü bu olacak. Hem de en yabancısı olduğum.
İnsanken pek yapamıyorum zira.
Bedenim otursa zihnim oturmuyor.
Gerçi kediyken de düşüncelerim olacaktır muhakkak.
‘‘Yesem mi, otursam mı, gidip kumumu eşelesem mi?
Yoksa koklama turuna mı çıksam?''
Evet, koklama turları.
Hiç bitmeyen,
Hergün yeniden.
Her bir eşyanın her bir noktasını.
Geleni, gideni,
Kapıcının ayağını.
Benim için çok yorucu olacak.
Yine eskisi gibi bakarak teşhis koysam olmaz mı?
***
Ve sıra dövüşte.
Her gün aynı saatte.
Bir müddet karşılıklı bakışma,
Kuyruk kabartma,
Kulakları geri atma,
Ve saldırma.
***
İstemem.
Mümkünse evde tek kedi olayım.
Kardeşim insan olarak kalsın.
Yeteri kadar didiştik yıllarca.
Artık ben onun kucağına oturup ‘‘Mır''layayım,
O ensemi okşayıp ‘‘Kızım'' desin.
***
Kızışma dönemim gelsin istiyorum hemen.
Bastırılmış duygular falan olmayacak artık.
Annemin yanında bile isteklerimi açıkça ortaya koyacağım.
Sosis gibi uzayıp yerlerde yuvarlanacağım.
Kıvrım kıvrım kıvrılacağım.
Derhal birini bulup getirmezlerse miyav miyav bağıracağım.
Sokaktan geçen her erkek için camları tırmalayacağım.
Ayıp mayıp yok artık.
Oh be!
Yaşasın özgürlük!
Mış Muş...
Financial Times ‘‘Türkiye iyi yolda'' demiş.
Bir Financial Times'a bir de durumumuza bakarsak, vatandaş Türkiye'yle aynı trende değil galiba.
Yılmaz ‘‘ANAP iktidar olursa, iki yılda AB'ye gireriz'' demiş.
Buna düpedüz şantaj derler.
Türkiye yaratıcılık liginde 16. sıradaymış.
Dindar insanlar olduğumuzdan ‘‘Yaratıcılık Allah'a mahsustur'' deyip oturuyoruz. Yoksa birinciliği kimseye kaptırmazdık.
Monica televizyon yıldızı oluyormuş.
Sırayı şaşırdı. Önce şarkıcı olacaktı.
Darphane ödenek alamadığı için nikah daireleri evlilik cüzdanı yerine geçici belge veriyormuş.
Bence böyle devam etsinler; evlilikler de gelip geçici nasıl olsa.
Paylaş