LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
TÜRKİYE’de kızların hayatı dört bölümden oluşur. (Tabii ki büyük şehirlerde.)
İlki, ortaokul çağlarına kadar süren ‘ana kucağı’ dönemi.
Normaldir.
O yaşlarda ana kuzusu olmayacak da ne olacak insan...
İkincisi, arkadaşlara neredeyse tapılan dönem ki ana-baba adeta düşman ilan edilir bu dönemde.
Arkadaşlarla beraber dış dünya keşfedilir.
Dış dünya dediysem, ‘Amerika’nın dış politikası’ değil elbet...
Erkekler, cinsellik falan...
‘Falan’ fazla aslında. Sırf erkeklerle cinsellik diyelim.
Kadın kısmının çenesinin ilk düşüşü de bu döneme rastlar.
Anlatılır, anlatılır, anlatılır...
Konuşulur, konuşulur, konuşulur...
Ne telefonlar yeter, ne buluşmalar.
24 saat az gelir.
Zeká seviyesine göre kiminde üniversite yıllarına kadar, kiminde daha uzun sürer bu dönem.
Sonra ‘iki arada bir derede’ dönemi başlar.
Her yanı ‘kalk gidelim’ der kızların...
Ama ne yana?
Kocaya? İşe? Eve? Sokağa?
Herkes kendine göre bir şeylerin dibine vurur.
Bir tarafta çok yaşamışlık hissi, bir tarafta hálá süren hayaller...
Bıkkınlık, kararsızlık, belirsizlik...
Bir yanda koskoca bir dünya, öteki yanda... Yine bir dünya. Ama küçük, tanıdık, güvenli.
Bunalımla bu dönemde tanışılır.
* * *
Son ve en uzun süren döneme gelinir.
Bu dönemde kızlar eve döner.
Annelerin kucağına...
Annelerin kopyası olarak.
Bütün öğrenilenler, diplomalar, hayaller bir kenara bırakılarak...
Yanlarında babalarına benzeyen bir koca...
Kucaklarında annelerine sorarak büyütmeye çalıştıkları bir çocuk...
Sofralarında annelerinden öğrendikleri yemekler... Ha, annelerinin margarini olmayabilir içinde, o ayrı.
Ve hepsinden önemlisi...
Dillerinde annelerininkine benzeyen söylemler.
İster bir Anadolu şehrinde bir eğitim fakültesini bitirmiş olsunlar, ister İstanbul’un en şöhretli üniversitesini...
Fark etmez.
Kızların hepsinin birer de görünmez diploması vardır. Üzerinde ‘Anne Üniversitesi’ yazan.
* * *
Böyle sürüp gider.
Bunun dışına çıkanlar vardır elbet.
Ama yetmez.
Bu memleketi, kadınların göstermelik değil, sahiden var oldukları bir ülke yapmaya yetmez.
MIŞ-MUŞ
Deniz Seki, ‘Bir erkeği çok sevmeyeceksin’ demiş.
Bunların ayar düğmesi var herhalde.
Erdoğan, ‘Ordu en büyük güvencemiz’ demiş.
Sizin de mi?!
Parayla seks 10 yılda 2’ye katlanmış.
Kadın kısmı ya paranın değerini anladı ya da kendi değerini!
Karadeniz’de artık çocuklara Temel ismi konmuyormuş.
E, o kadar ‘Temel fıkrası’ndan sonra hálá konsaydı bu da ‘Temel fıkrası’ olurdu.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları