Kısa ve net!

Hani resim dersinde bir model oturtulur öğrencilerin karşısına...

Ya da içinde çiçekler olan bir vazo konur...

Ama sonra görülür ki, sanki herkesin önüne başka bir model konmuştur... Kimsenin resmi kimseninkine benzemez.

Tıpkı o öğrenciler gibiyiz hepimiz, hepimizin karşısında. Sizi on kişiye sorsam, her biri başka birini tarif eder.

*

Herkes ama herkes "insan"dan şikáyetçi.

"İnsan"ın değiştiğinden, bozulduğundan...

Peki kim o bozulanlar?

Ben değilsem, sen değilsen kim?

"Trafik canavarı" gibi bir şey bu da!

*

Ben Cem Yılmaz’ı zeki ve komik bulanlardanım.

En son bir arıyı seslendirdiği filmle ilgili "Altı ay arılarla yaşadım" demesine bittim yine.

Bir de çocuklarla ilgili soruya verdiği cevaba... "Çocuklar hakkında bildiğim tek şey, yapması zevkli, bakması zor."

Hiç zorlama yok esprilerinde.

Ha "Mesaj şart!" diyenler var. Peki şu yukarıdakilerde mesaj yok mu yani?

"Sayılmaz" derseniz "sayılan"larından çok var etrafta. Ha bire duyuyor, okuyoruz. Okulda gibiyiz vallahi. Cem Yılmaz’ı izlerken "teneffüs"e çıkmış farz ediverin kendinizi.

*

Tuvaletlerdeki el kurutma makineleri kimin icadı acaba?

Zamanı bol olan birinin herhalde. Hem de sağır.

Elleriniz kurumak bilmiyor. Hadi sabrınız var diyelim, makinenin çıkardığı ses onyüzmilyon desibel!

*

Konu tuvaletlerden açılmışken...

Pedallı çöp kutularının her yerde daima klozetin arkasında bir köşeye konmasına ne diyorsunuz?

İki kişi girmek lazım içeri. Biri oturmuş "ritüel"i tamamlamaya çalışırken öteki klozetin arkasına dolanıp pedala basacak! Ya da akrobat olacaksınız!

*

Yılların hızla akıp geçtiğini Eurovision’dan anlıyorum.

Sibel Tüzün’ün, nakaratında fare görmüş gibi bağırdığı şarkısı daha dün gibi. Oysa bir de Kenan Doğulu devirmişiz de Mor ve Ötesi’ne gelmişiz!

*

Dağdan inmek, eve dönmek!

İyi fikir.

Ana-baba evini özlemeyen yoktur. Hepimiz bir yerlere gideriz ve döneriz.

Döneriz de... Üç-beş gün. Sonra yine "kaşınırız." Çağırır yine hepimizi bir yerler...

*

Ağlarını doldurmuş dönen bir balıkçı teknesi... Üstünde uçuşan onlarca martı... Fonda Boğaz yalıları ve koruluklar.

İşte size "Ölmeden önce gözünüzün değmesi gereken 101 görüntü"den biri. Belki de ilki.

*

Yağmur hiç bu kadar iyi gelmemişti İstanbullu’ya.

Allah sevindireceği kuluna eşeğini önce kaybettirir sonra buldururmuş!

Fakat bu yağmurlar ölmek üzere olan bitkinin can havliyle son kez çiçek açması gibi bir şey olabilir.

*

Bir gözlem... Naçizane.

Kocaları "çapkın" olan kadınlar ya çok açılıp saçılıyor ya da "hidayete eriyorlar." Tesettüre girmek değilse de namaza başlayanı çok gördüm.

Olduğu gibi kalan kadın pek az.

Açılıp saçılanların ne düşündüğünü anlamak pek zor değil de "hidayete erenler"inkini merak ediyorum.

Erkeğin ne de olsa dini bütün bir kadını incitmekten çekineceğini düşünüyor olabilirler mi?

MIŞ MUŞ

Ferdi Tayfur "60’ıma geldim, artık hayatımı yaşayacağım" demiş.

Bu, erkek dilinde "Yeni biri var" demek oluyor, biliyorsunuz.

İnsanlığın evrimi hızlanmış.

Dünyanın sonuna doğru atağa kalktı demek!

Düşen uçağın pilotu rotayı şaşırmış.

Aslında söylendiği gibi en güvenli ulaşım aracı uçak ama pilotlar olmazsa!
Yazarın Tüm Yazıları