Kediler Günü

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Şöyle oturup doğru düzgün bir şeyler yazayım diye niyetleniyorum her hafta ama ne mümkün. Kendime oturaklı bir konu seçiyorum, tam yazmaya başlayacağım aaa, bugün ‘‘Bilmemne Günü’’ymüş. Şimdi günün mana ve ehemmiyetine uygun bir şeyler yazmasam olmaz.

Açıkçası bu özel günlerin, birileri tarafından sadece tüketimi kamçılamak için değil, aynı zamanda gündemi saptırmak için de uydurulduğunu düşünüyorum.

Üç gün önce ‘‘Dünya Kadınlar Günü’’ydü.

Bugün ‘‘Kediler Günü.’’

Üç gün sonra ‘‘Tıp Bayramı.’’

Bir türlü sonu gelmiyor, her sene yenileri ekleniyor. ‘‘Kediler Günü’’ mesela, bu sene ilk defa kutluyoruz.

Sahi bu işler nasıl oluyor? Diyelim bir meslek grubunu ya da bir canlı türünü, ona özel bir gün tahsis ederek onurlandırmak istedik. Nereye müracaat edeceğiz? Resmiyete dökmek için hangi yollardan, hangi mercilerden geçeceğiz? Bunun olabilirliğine kim karar verecek?

‘‘Gün’’ icat edenler de diğer mucitler gibi patent alıyorlar mı? Mesela günün birinde ‘‘Keller Günü’’ diye bir ‘‘gün’’ hediye ettiniz memlekete, yarın biri çıkıp da ‘‘Keller Günü benim buluşum’’ derse ne olacak? Daha kötüsü taklitlerine nasıl mani olacağız? İki gün sonra ‘‘Hakiki Keller Günü’’ karşımıza çıkarsa ne olacak?

Hatta biri daha da ileri gider, ‘‘Hem Kel Hem Fodul Günü’’ derse, bunun içerisine sizin keller de giriyor mu, girmiyor mu? Giriyorsa, ‘‘Keller Günü’’nün mucidi olarak sizin hukuki durumunuz ne olacak?

Bu soruların cevabını bilmediğiniz için mevcut ‘‘gün’’lere ‘‘gün’’ katmak gibi bir eylemde bulunamıyorsunuz haliyle. Belki de bu yüzden memleketin bir sürü önemli meselesine parmak basılamıyor.

Gelelim ‘‘Kediler Günü’’ne, doğrusu iki tane evinde, onlarca da sokakta kedisi olan bendeniz için çok uygun düştü bugün. Şu anda bir tanesi masanın üzerinde káğıtları kokluyor, dekor konuya uygun yani.

Bu özel günde kedilerim için ne yapabilirim? Mamalarına mum diksem, korkudan tabağa yanaşamazlar, kremayla ‘‘Gününüz kutlu olsun’’ yazsam, okuma yazmaları yok, çiçek yaptırsam bir dakika yaşatmaz parçalarlar. En iyisi bugünü fırsat bilip, işten güçten ilgilenmeye pek vakit bulamadığım sorunlarına eğileyim.

UYKU-YATAK-DÖŞEK DURUMLARI: Mükemmel, günde on altı saat uyuyorlar, üstelik yatağımın baş köşesinde.

YEME-İÇME DURUMLARI: Ekmek elden su gölden.

SAĞLIK SORUNLARI: Veteriner ayaklarına kadar geliyor, bütün aşıları yapılıyor, gençlik aşısı dahil.

SEVME-SEVİLME DURUMLARI: İstedikleri zaman istedikleri kişiye kendilerini okşatıyorlar, bunun dışında dokunmanıza asla izin vermiyorlar, ayrıca kimseyi okşayıp sevmek zorunda değiller.

CAN GÜVENLİĞİ: Doğal bir afet olup da hep beraber göçüp gitmediğimiz sürece tarafımdan sağlanmış durumda.

EKONOMİK DURUM: Para pul umurlarında değil, yaşamak için çalışmak gibi bir zorunlulukları yok.

Evet! Durum bu, bir de benim durumuma bakalım.

UYKU-YATAK DÖŞEK DURUMLARI: Yatakta onlardan ne kadar yer kalırsa, bölük pörçük.

YEME-İÇME: Pişirmezsem pişiren yok.

SAĞLIK: Günde iki paket sigara, spor yok, dengesiz beslenme var, doktor moktor hak getire.

SEVME-SEVİLME: Nerdee öyle gözüme kestirdiğime gidip kafamı sürtmek? O noktaya gelebilmek için ıvır zıvır bir sürü aşamadan geçilecek.

CAN GÜVENLİĞİ: Tırmık içinde kollar ve bacaklar, her an bir pati darbesiyle gözümün çıkma ihtimali ve vücudumun herhangi bir yerinde kist yapmayı bekleyen yutulmuş veya solunmuş yüzlerce tüy.

EKONOMİK DURUM: Yaşamak için devamlı çalışmak zorunluluğu.

Anlaşıldığı üzere kediler benden daha iyi durumdalar.

Şaka bir yana, kedi sevmeyenlere seslenmek istiyorum. Bugün bir olay yaşadım; kapı çalındı, bir kadın karşı komşuyu soruyor, tam o sırada benim kedilerden biri fırladı kapıya, kadın çığlık çığlığa, ‘‘Çok korkuyorum, ne olur alın şunu...’’ Eskiden ben de böyleydim, şimdi elimi ağızlarına sokuyorum.

Lütfen KORKMAYIN!.. Hiçbir kedi sizi ısırmaz, tırmalamaz, size yaklaşması koklamak içindir, onlar bizim gibi bakarak değil koklayarak tanırlar. Çok üstüne gider, kızdırırsanız kendisini korumak için (aynı insanlar gibi) pati atabilir.

Söylendiği gibi nankör değildir. Sadece, sırf yemek verdiğiniz için size kul köle olmaz. (Aynı insanlar gibi, denemek istiyorsanız yıllardır yapageldiğiniz hizmetleri kocanızdan, çocuğunuzdan, diğer yakınlarınızdan sadece birkaç gün için esirgeyin.)

Kendilerini ancak istedikleri zaman sevdirirlermiş, emir almazlarmış. Ne güzel, keşke biz de yapabilsek. Hem nedir bu etrafımızdaki tüm canlıları parmağımızda oynatma isteği?

Aşılarını yaptırdığınız sürece tüylerinin, sizin dökülen saçlarınızın ya da vücut kıllarınızdan farkı yok. Döne döne kendi kuyruğunu yakalamaya çalışmasını seyrederken tüm dertlerinizi unutursunuz.

Kucağınızda büzülmüş otururken tam gözünüzün içine bakmasına doyamazsınız.

Ayağınızın dibinde ‘‘beni sev’’ diye yuvarlanmasına bitersiniz.

Son söz: EĞER İNSANLARDAN KORKMUYORSANIZ, KEDİLERDEN HİÇ KORKMAYIN!

Mış muş köşesi...

Evinde örgü ören Ayşe teyze de vergi ödeyecekmiş.

Gücümüz vergi kaçıran Ahmet Bey'lere yetmeyince, gözümüze evdeki Ayşe Teyze'yi kestirdik.

Titizlik, bağışıklık sistemini zayıflatıyormuş.

Sokaktaki balgamlara bakılırsa, toplum olarak böyle bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığımız anlaşılıyor.

Amerikalıların % 70'i Monica'yı aptal buluyormuş.

Tamamı aptal bulsa ne olur? Atı alan Üsküdar'ı geçti. O şimdi trilyoner.

İnternet aşkı öldürüyormuş.

Bildiğiniz gibi evlilik de öldürüyor. Bu ‘‘aşk’’ denilen şey de maça giden taraftar gibi, ‘‘ölmeye ölmeye, ölmeye’’ gelmiş.

Amerika'da bir adam arabasına aşık olmuş, evlenmek için müracaat etmiş.

İyi hoş da, cinsel hayatları çok mekanik olacak.

Baykal, ‘‘Seçimde barajı yıkarız’’ demiş.

Yıkacağınız kesin de... Bir yıkıp geçmek var, bir de yıkıntının altında kalmak.

Fazilet Partisi vaatte sınır tanımıyormuş.

Gayet doğal, zaten sınır dediğin hizmette olur, vaatte değil.

Yurttaş temiz Meclis istiyormuş.

O halde 18 Nisan'da alın elinize fırçaları, temizleyin.

Dünya kadının dostu değilmiş.

Duydunuz kızlar, bize bizden başka dost yok; bırakın artık birbirinizin sevgililerini ayartmayı.



Yazarın Tüm Yazıları