‘‘BU cins köpek almayacaktınız, bunlar çok yaramaz olur.’’
Sanki pet-shop'a gittim, ‘‘En havlayanından bi köpek istiyorum’’ dedim. Ayol bu kendi geldi. Kadıköy Meydanı'nda terk edilmiş olarak bulduk, sonra aile meclisi kararıyla bende kaldı. ‘‘Başıma kaldı’’ demek daha doğru ama çok sevdiğimden dilim varmıyor.
Kısaca iki kedi üzerine bir de köpek edinmeye niyetim yoktu. Tintin bana Tanrı misafiri. Başımın üstünde yeri var. Gerçi bunu ona söyleyemedim ama nereden anladıysa anladı, hakikaten başımın üstünde oturuyor. Hayır, kuyruğunu sallamasa bari... Gecenin bir yarısı yüzümde şlap şlap şlap... Yere indiriyorum, bu sefer tak, tak, tak, tak... O saatte neye sevindiğini bir anlasam...
Bu cins köpeği olanlar sokağa bakan dairelerde oturmayacakmış. Bodruma taşınacağım bunun yüzünden öyle mi? Ya da gökdelene? Uçaklara havlar bu sefer de. Fakat tabii hava trafiği karadaki kadar yoğun olmadığından bir miktar rahatlarız belki.
Hadi her kıpırdayan şeye havlama huyuna perdeleri kapalı tutmak suretiyle mani olduk diyelim, ‘‘protesto’’yu ne yapacağız?
‘‘Protesto’’ bizim evde, ‘‘kaka’’ya tekabül ediyor. Salonun orta yeri ise Taksim Meydanı'na...
İstediğiniz kadar gezdirin, mutlaka protesto için bir miktar kakayı saklamış oluyor bağırsağının bir kenarında.
Neyi protesto ettiği belli değil. Belki de benim ev kadını kimliğimi görmek hoşuna gidiyor. Elimde bezle... Oysa ev kadınlığını asmış durumdayım. Kumları değiştir, mamaları koy, suları tazele, protesto mahallini temizle, yıka, pakla, tara... Daha çok hayvanat bahçesi hizmetlisi gibiyim. Farkımız, benim maaşım ve izin günüm yok.
***
Bir kamera edinip belgesel çekeyim diyorum.
‘‘Kedi Köpek Halleri.’’
İki kedinin koridorda karşılaşıp bakışması mesela... Dünyanın en uzun belgeseli olur. Geçen gün saat tuttum, tam 3 saat 12 dakika bakıştılar.
İki kedinin düşmana karşı yaptığı güçbirliği mesela... İki düşman üçüncü düşmana karşı. ‘‘Sen bu gözünü çıkar, ben öteki gözünü çıkarayım.’’ Fakat öyle olmuyor. Tintin böyle durumlarda iki kediye de Fransız oluyor. O onları yok farz edince onlar da yok oluyorlar hakikaten. Her yazıdan bir mesaj bekleyenler bu noktaya dikkat etsinler işte.
Ve üçünün birer koltukta konuşlanıp birbirlerini kesmeleri... Yarı uyur yarı uyanık... Kulaklar bir ‘‘hazır ol’’da, bir ‘‘rahat’’ta... Bir yanları yat uyu der, bir yanları kalk dövüş.
Bu durum muhtelif şekillerde sonuçlanıyor. Bazen terapiden çıkmış gibi sakin sakin evin çeşitli köşelerine dağılıyorlar, bazen biri ötekilerden birinin koltuğunun dibine oturup kesişmeye yeni bir boyut kazandırıyor, bazen de ikili ya da üçlü mücadeleye giriyorlar ki o esnada benim sesim hepsinden fazla çıktığı için korkup kaçışıyorlar.
Hayvan sevmek böyle bir şey işte. Biraz da tımarhanede yaşamak. Ama değer.
MIŞ-MUŞ
ABD, ‘‘Seçim sonuçları beklediğimiz gibi çıktı’’ demiş.
Aynı zamanda istediğiniz gibi de herhalde.
*
Seçimlerden 10 ölü 200 yaralıyla çıkmışız.
70 milyonun seçimden nasıl çıktığını ise zaman gösterecek.
*
CHP'nin kaleleri düşmüş.
Olsun, kale muhafız subayımız dimdik ayakta çok şükür!