Dolaylı yoldan da olsa iyice öğrendik ki aydınlıkta sevişilecek!
Kiminle seviştiğinizi göreceksiniz yani!
Kanada’da, bilmemkaç zayıflama merkezinde yapılan araştırma, şişman kadınların şişmanlıklarını saklamak için karanlıkta seviştiklerini ortaya koymuş.
Anlıyoruz ki normali aydınlıkta sevişmek.
Ancak saklayacak bir şeyiniz olacak ki...
Zaten "uzmanlar" ne zamandır söyleyip duruyorlardı, artık tamamen netleşti.
"Onlara ne; insan yerine, zamanına, o günkü ruh haline göre, bazen zifiri karanlıkta, bazen düğün salonunda sevişebilir" demeyin!
O içinden geldiği gibi sevişmeler annemlerin zamanındaydı.
Şimdi AB’nin dolmalık biberleri bir boy istemesi gibi bir nevi, sevişme işine de birtakım standartlar getirildi! Kadın dergileri eliyle hepimize duyuruluyor.
Öpüşme esnasında dilin ayarından tutun da altınıza yayacağınız çarşafın rengine kadar...
Peyderpey öğreniyoruz.
En son işte, "aydınlıkta sevişilecek!"
* * *
Fakat bana sorarsanız, evli çiftler karanlıkta sevişmeli. Özellikle evliliği eskiyenler.
Şimdi şöyle:
Evli çiftlerde, birbirine değer değmez şuurunu kaybetme hadisesi pek nadir olur, bilenler bilir.
Yani sevgililerden farklı olarak bir yoğunlaşma gayreti içerisine girmeleri gerekebilir evlilerin.
Aydınlık sevişme ortamı ise bu gayreti sekteye uğratabilir.
Mesela, perdenin lekesi, tablonun çarpıklığı, duvara konmuş bir sinek, hatta taraflardan birinin sırtındaki bir sivilce dikkati dağıtabilir.
Kadın kısmı mesela...
O sivilceyi sıkmadan hadiseyi devam ettiremez.
İkincisi, çocuk meselesi.
Çocuk aniden "Anne karnım ağrıyor" diye kapıyı açtı diyelim...
Ne yapacaksınız?
Halbuki karanlıkta sevişiyor olsanız, çocuğun gözü karanlığa alışana kadar örtünür falan, toparlanırsınız biraz hiç olmazsa.
* * *
Gelelim şişmanlığın saklanması meselesine...
Ben hatta karanlık yetmez, adamların elini kolunu da bağlamak lazım diyorum. Zira "dokunarak görmek" diye de bir şey var biliyorsunuz...
Adamı nasıl razı edeceksiniz... O sihirli sözcüğü söyleyerek!
"Fantezi."
Bunlara "fantezi" dediniz mi, kör kuyuya bile girerler.
FUNDA ARAR’IN YALELLİSİ!
Haberin Devamı
HER şey, Türk dizilerinin Arap dünyasına açılmasıyla ilgili bir haber üzerine "mış-muş" yapmaya kalkışmamla başladı.
Şimdi bizim dizilerin her bölümü 90 dakika sürüyor ya...
Ve iki sezon, üç sezon, bitmek bilmiyor hani bir de...
E, Arap’ın yalellisi de uzadıkça uzar ya...
Ben de dedim ki, "Fonda Arap’ın yalellisi de olursa hele tam bir uyumdan söz edilebilir."
Dedim demesine de, o esnada el yazım kargacık burgacıklık zirve yapmaktaymış meğer ki arkadaşlarım "Fonda Arap"ı, "Funda Arar" olarak okumuşlar ve size de öyle iletmişler.
"Ne demek istedi acaba?" diye epey düşünmüşsünüzdür herhalde.
Hele Funda Arar...
Kimbilir ne şaşırmıştır okuduysa...
Neyse, bu vesileyle sesini ve yorumunu çok beğendiğim Funda Arar’ı anmış olalım.
MIŞ-MUŞ
Bir imam, "Kene fuhuşun sonucu" demiş. Ama hocam, söyleyin o "ceza hákimi keneler"e, fuhuş yapanla yapmayanı ayırsınlar bari! Erdoğan, Baykal’a "Yalancı çoban" demiş. Çoban bu defa "yalancı". Aysun Kayacı’nın açtığı patikada ilerliyoruz.