KÜTAHYA’da dokuz cana mal olan tren kazasından sonra TCDD Genel Müdürü Karaman "Allah bir daha göstermesin" dedi.
Amin!
Gerçi bunun üstüne birkaç ufak kaza haberi daha geldi ama Karaman onları "Artçı kaza" olarak değerlendirir belki!
Ben bir "trensever"im.
"Biner misin sık sık?" derseniz, hayır.
Öküz misali seyretmeyi severim.
Ağaçların arasından süzülüp gitmesine, bir görünüp bir kaybolmasına bayılırım.
Hüzünlü, romantik, şiirsel gelir bana trenler.
Sahi neden?
Baktığınızda demir yığını neticede. Fakat işte romantizmle örtüşen bir yanı var.
Filmciler sebep olmuş olabilir buna.
Mesela ne zaman yüreklere işleyecek bir ayrılık sahnesi çekecek olsalar kahramanı mutlaka trene bindirirler. Sevgiliyi de istasyona koyarlar. Tren hareket eder, kadın trenin yanı sıra koşar, koşar, koşar...
Taksinin arkasından koşsa kadın...
Olmaz demek!
Hakikaten kendimi yokluyorum, o kadar etkilenmem.
Veya "Yazmışsın iki satır mektup/Vermişsin otobüse halimi unutup" deseydi diyen... Bu kadar yana yana söylenip dinlenir miydi o türkü?
Ben size diyorum, trenin gönüllere dokunan bir tarafı var.
* * *
Fakat aynı filmcilerin tren istasyonlarına trene yaklaştıkları gibi yaklaşmadıklarının bilmem siz de farkında mısınız?
Bana göre Türkiye’nin en güzel, en sevimli yapılarıdır istasyon binaları. Ama bakıyorum filmcilere değişik ilhamlar veriyor.
Mesela "Film bir tren istasyonunda geçiyor" dediler mi biliyorum ki istasyon şefi ya sapıktır, ya katil. Zaten o ücra kasabaya da peşindeki adamlardan kaçıp gelmiştir, falan filan.
Şimdi bir "ilham kaynağı" daha çıktı ortaya.
Conta!
Katil conta!
Ve dolayısıyla ölüme uğurlanan sevgililer.
Filmin adıysa "Karaman Ekspresi".
* * *
Dört senelik görev süresinde üç büyük kaza.
Tarihe geçmenin iyisi kötüsü olmaz!
Belki böyle avunuyorlardır.
Bense yollara çıkıp bakmak istiyorum, "Acaba bunların altında ray mı yok?" diye.
Her şey beklenir.
MIŞ-MUŞ
Başörtüsünün çene altında bağlanmasına karar verilmiş.