TELEVİZYONLARDA "hava muhalefeti" lafını duydunuz mu bilin ki annem pencerenin önünde dövünüyordur!
Hadi sisi geçelim, kar, yağmur oldu mu karaları bağlar anacım. Bu defa da sürpriz yapmadı, pencerenin önünde dövündü durdu. Pencerenin önünde olmadığı zamanlardaysa televizyonun karşısındaydı.
Televizyonlar malum... Karın yağmakta olduğunu birinci haber olarak veriyorlar. Uzun uzun anlatıyorlar, "Trabzon’a da yağıyor, Sivas’a da yağıyor, Eskişehir’e de yağıyor..."
Hayır Antalya’ya yağsa anlarım da, Eskişehir’e, Erzurum’a yağmazsa eğer çıkıp bağırmak lazım. Üstelik temmuz ayında değiliz.
Yalan olmasın, "Son dakika gelişmesi" olarak verdiğini bile duydum bir tanesinin... Belki "Şok şok şok!" diye veren de olmuştur!
Neyse, ben yine anneme döneyim.
Aslında hak vermiyor değilim. Kendini bildi bileli en basit, normal doğa hadisesi afete dönmüş bu memlekette.
Bir de "Teyakkuzdayız" falan gibi lafları duyunca...
Biliyor ki üç-beş kardan adam imalatıyla geçip gitmeyecektir bu kar.
Fakat bunu bilen bir tek annem değil elbet. Herkes biliyor. Biliyor ama telaşlanmıyor. Annemi görense, çığ yola çıkmış son hızla bizim eve doğru geliyor zanneder.
Bunu ifade edeyim dedim bir ara... Aklım sıra komiklik de yapacağım... "Ben baktım, çığ tehlikesi beklenen yerler arasında bizim apartman yok" dedim.
Demez olaydım!
70 yaş üstü ana-babası olanlar bilir. Dualarında bile kendileri için bir şey dilemeyi en sona bırakır o kuşak insanları. Fakat annemin, kuşağım ve şahsım için benzer şeyleri düşünmediğini bu vesileyle öğrendim kısacası.
* * *
Gelelim benim karla ilişkime.
Ufak çaplı bir sarsıntı da ben geçirdim diyebilirim.
Bildiğiniz nedenlerden.
Kar "trafik" demekti...
Kar "iptal" demekti...
Kar "hayatın sekteye uğraması" demekti...
Kar "çamur" demekti...
Kar "kolu bacağı kırma ihtimali" demekti...
Şehirde buydu kar.
Karın en yoğun olduğu gece biz yine, annem "toplumsal", ben "bireysel" olmak üzere karamsarlığımızı yarıştırırken kardeşim aradı. "Bizim sokakta parti var" dedi.
Nası yani?
Basbayağı partiymiş.
Kadınlı erkekli bir grup, ellerinde içkileri, kaldırımda, yağan karın altında, tutan karın üstünde, müzik eşliğinde eğlenip gülüşüyorlarmış.
Ruh halimden utandım.
"Bir şey yapmam lazım" dedim.
Ama ne?
Bakın yaratıcılığıma hayran olacaksınız şimdi!
Bahçeye indim ve kardan adam yapma işine giriştim. Yaptım demiyorum bakın... Giriştim.
Sokma akılla yedi adım gidebilirmiş insan ancak.
Sokma coşkuyla da kardan adamın beline kadar gelinebildiğini bizzat görmüş oldum.
MIŞ-MUŞ
ÖDP Genel Başkanı Uras, "Baykal solun Necmettin Erbakan’ı" demiş.Keşke olsa! O hiç olmazsa yüzde 47’lik bir partiye neden oldu.
Ekmek şişmanlatmıyormuş.Bir gün siyanürün de aslında zehir olmadığını duyarsam şaşırmam herhalde.