"Vuslat"a giden yolu bir sofrada olmaya benzetirsek, başlangıçlar, ara sıcaklar, salata, ana yemek, tatlı, meyve, kahve, hepsinin tek tek, uzun uzun tadını çıkarmak ister kadın.
Erkeğe kalsa işi çabuklaştırmak için ekmek arası köfteyle idare edecektir, fakat kadın inadına yeni yeni icatlarla çıkar erkeğin karşısına.
Son yıllarda uzun seremoniye bir de "iç çamaşırıyla salınma, cilveleşme" kısmını eklemiştir mesela.
Kadın iç çamaşırlarının geldiği son noktayı bilmem anlatmaya gerek var mı... Hepiniz görüyorsunuzdur. Maksat "edep yeri"nin örtülmesi değil artık, tam tersine altının çizilmesi.
Soğuktan koruma özelliğini yitireli ise zaten çok oldu. Anneannelerimizin çamaşır çekmecesinde kaldı o.
Hakikaten çok şık oldu iç çamaşırları. Gözlerden uzak olmasına üzülüyor insan! Bir şekilde göstermek istiyor. Gerçi bu devirde zor değil. Kadın kısmının çoğunun külotuyla sutyeni kimse için sır değil artık. Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse "Dış giyim, iç giyimin dışarı açılmasına fırsat tanıyor" diyebiliriz.
Fakat yine de bu kadarı tatmin edici değildir kadın için.
Daha fazlasını ister.
Daha doğrusu çamaşırın hakkını verme.
Aksi halde ne gerek var onca masrafa, kıyamete, fırfıra, dantele?
İçlerinde Picasso’nun tablosu gibi olanlar var. Yani fiyat olarak.
Fakat sırf aradan dereden görünecekse ya da ne bileyim, giyinme, soyunma esnasındaki ikişer dakikalık zaman dilimde gösterilecekse sevgiliye, kocaya... Neye yarar?
Peki nasıl olacaktır?
Erkeğin karşısında uzunca bir süre bu çamaşırlarla salınılacaktır!
Bu suretle hem çamaşırların hakkı verilmiş olacak, hem erkeğe ne seksi kadın olunduğu gösterilecek, hem de kadınlarda genetik olarak var olan "gösterip de vermeme eğilimi"ne hiç olmazsa bir süre daha hizmet edilmiş olunacaktır!
Salınılırken bir yandan da cilveli bir sesle "Külotum güzel mi?" diye sorulacaktır!
Oysa erkek için o bir külot değildir.
Paçalı don devrinden beri neyse hálá odur. İstediği kadar değişsin.
Yani o bir "bariyer"dir. Her zaman.
Acilen aşılması gereken bir bariyer.
Ve bir bariyerin şarap rengi ya da fırfırlı oluşu ne mana ifade ederse, erkek için kadının külotu o kadar manalıdır.
Bu sebeptendir ki erkeğin şu hayatta duyduğu en manasız soru budur!
Kadınlar bunu bilir ama bilmezlikten gelirler.
Erkekler içlerinden, "Hay bunu icat edenin..." derler ama kadına belli etmezler.
Yuvarlanıp gidilir.
MIŞ-MUŞ
İstanbul’da yine bir turist tecavüze uğramış.
Artık İstanbul’u tanıtan afişlere bunu da sembolize eden bir şey koymalı!
*
Nida Ünsal, "Piyasadaki erkeklerin hepsi gay" demiş.
Test etti lakin onaylamadı!
*
33 yıl sonra Türkiye’de hamsi kalmayacakmış.
Üzülecekseniz şimdiden üzülün hamsi için; söylenenlere bakılırsa insan neslinin de hamsinin arkasından gözyaşı dökmeye pek fırsatı olmayacak!