İşte bu kadar! Bir araştırma, durumu net bir biçimde ortaya koymuş.
Erkek kısmı, her gün, sekiz farklı kadını ikişer dakika göz hapsinde tutuyormuş.
Fakat bu, İngiltere’de yapılan bir araştırma. İngilizlerin "Güzele bakmak sevaptır" ya da ne bileyim "Göze yasak olmaz" gibi veciz sözlerden haberi yok elbet. Haliyle göz ucuyla bakıp geçiyorlar demek. İki dakika nedir...
Bizimkiler ise bir kadın gördüğünde göz kesilirler adeta, malûmunuz.
Dolayısıyla Türk erkekleri hakkında fikir sahibi olmayan birini bu araştırmadan hareketle bilgilendirmek isterseniz iki dakikayı 12 dakika olarak değiştireceksiniz.
Fakat kimse erkeğin 12 dakikada bakmaya doyduğunu zannetmesin. Doymaktan değil, o esnada gözü başka kadına takıldığından... Yani bir nevi "ara veren yanıyor" durumu.
Hal böyle olunca sekiz kadın yerine de 48 kadından söz edilebilir.
Oturduğu sandalyeyi karşı masadaki kadına göre ayarlayan erkek vardır, ki daha çok sevaba girsin!
Mesela öğle saatlerinde, civarında işyeri bulunan parklarda, takım elbiseli, kravatlı birtakım adamların konuşlanmış olduğunu görürsünüz. Bilin ki topluca sevaba girmek için oradadırlar!
Önlerinden geçen kadın, bunların nefesiyle uçmuyorsa, artık o onun kendi günahkárlığındandır!
*
Eskiden erkekler daha meraklıydı yalnız...
Bakarken bir de soru tevcih ederlerdi kadına.
"Hepsi senin mi?"
Ki o zamanlar kadının herhangi bir yerinin kendisinin olmaması ihtimali sıfıra yakındı.
Şimdikinin tersi yani.
Fakat erkek, kadında, devir icabı mevcut olan tüm "iç ve dış destekler"den haberdar olduğundan, kaş yapayım derken göz çıkarmamak için herhalde, hiç o konulara girmeden sadece bakmayı tercih ediyor artık.
Erkeğin her geçen gün kendini geliştirdiği de bir gerçek.
İşi tesadüfe bırakmıyor mesela.
Hani beklemiyor ki bakılacak kadın gelsin, kapısının önünden geçsin!
Gidip yerinde buluyor.
Neresidir yeri?
Misal Akmerkez.
Bunu "erkekler artık daha nazik" diye de ifade edebiliriz. Ayağına beklemek yerine kalkıp ayağına gitmek kadının...
*
Araştırmacılar durumu kadın açısından da incelemişler elbet.
Kadın da her gün iki farklı erkeği 30 saniye inceliyormuş.
Yalnız Türkiye’de biraz daha aşağı ineceksiniz. Kadın, erkeğin tersine, Avrupalılar’dan daha geridedir bu hususta.
Daha zeki olduğundan mıdır artık, yoksa daha bir insan sarrafı olduğundan mı, erkeğe bir saniye göz ucuyla bakması yeterlidir.
Ne menem biri olduğunu şıp diye anlar ve beğendiyse bile bakmaya devam edeceğine baktırmaya mesai harcar.
Zaten araştırmanın devamı da beni doğruluyor sayılır.
Kadın erkeğin gözüne bakıyormuş daha ziyade.
Neden?
"Bana bakıyor mu acaba?" diye!
Ondan sonra gelsin saç parmaklamalar, dudak oynatmalar...
Gerçi boşuna. Erkeğin gözü saçta başta değil zira. Daha aşağılarda. Göğüs, kalça ve bacaklarda. Araştırma öyle diyor.
*
Her ne kadar kadın erkeğe "Gözü bende mi?" diye bakar dediysem de esasında beğenilmenin ötesinde bir şeyler arar kadın o gözlerde.
Mesela zeká parıltısı...
Aşk...
Ya da ne bileyim o meşhur elektriklenme hadisesi... Hani olacak mı olmayacak mı...
Fakat erkek o esnada kalçalara odaklandığından gözlerin buluşması gerçekleşemez.
Zurnanın zırt dediği yer tam burası oluyor işte!
Kadınla erkeğin gözleri, dolayısıyla akılları başka yerdedir!
Dünya kurulalı beri bir türlü istenen uyumu sağlayamamış olmalarının temelinde yatan şey budur!
Erkek için sizin Ebru mu, Zeynep mi, Neslihan mı olduğunuzun hiçbir önemi yoktur. Fark etmez.
Onlar ortada gezinen bacaklarla, bacakların üstündeki kalçaların farkındadırlar sadece.
"Tanışmadan önce böyle olması normaldir" diyeceksiniz.
Tanıştıktan sonra da bir şey değişiyorsa ne olayım!
Araştırma pek güzel koymuş ortaya.
Kadının gözü garpa, erkeğinki şarka bakmaktadır!
Mesele budur!
MIŞ MUŞ
Erdoğan YİMPAŞ’la ilgili haberler için medyaya yüklenmiş: Son günlerde YİMPAŞ modası çıkardılar.
Teveccüh göstermiş Başbakan’ımız... "Moda"nın esas yaratıcısı onlar, biz ise sadece takipçiyiz.
Deprem uzmanları internette kavgaya tutuşmuş.
7,4’çüler 6,7’cilere karşı!
Son yağmurlarda 23 kişi hayatını kaybetmiş.
Bir de "yağmur uzmanları" peydahlanıp vatandaşı "yağmura hazırlıklı" hale getirseler iyi olacak!