İzmir’in "Şahsiyeti"

Haşmet Babaoğlu bir Ege hayranıdır...

Özellikle İzmir ve çevresi...

Bir günlük boşluğu olsa, hatta olmasa da yaratır, bu taraflara koşar. Köşesinde de bir anlatır ki insanın işi gücü bırakıp buralara yerleşesi gelir. Bilmiyorum, belki ben de aynı hayranlıkta olduğumdandır. Fakat geçenlerde "Dost acı söyler" misali "İzmir’in şahsiyetini bulmak durumunda olduğu" mealinde bir yazı yazdı.

Tamamen katılıyorum Haşmet Babaoğlu’na.

Sahi nedir İzmir?

Liman kenti mi?

Sanayi?

Turizm?

Kültür sanat?

Kongre?

Hepsinden azıcık...

Dolayısıyla hiçbiri!

Şehircilik olarak örnek gelişme gösterseydi bari... "Deniz Restoran’da yediklerinden memnun, hoşça vakit geçirmek" mi olmalı "İzmir" dedince akıllara gelen? Bir fuarı vardı, artık o da var mı yok mu belli değil.

"Kızları" kaldı bir tek!

İzmir’in kızları...

"Nedir İzmir’in fonksiyonu?" diye sorsanız, korkarım "İstanbul’a güzel kız ihraç etmek" diyenler olacaktır.

***

Bakın ben İzmirliyim...

Ama bu benim seçimim değildi, kendimi İzmirli buldum. Esas olansa şu:

Ben İZMİRCİ’yim.

Bir şeyci olmanın ne demek olduğunu bilirsiniz...Memleketime laf söyleyeni fena yaparım! Fakat işte ben bile diyorum ki İzmir’in hakikaten bir "şahsiyet"i olmalı artık.

Bir hedefi olmalı.

Kim koyar o hedefi, bilemem.

Yolu yordamı nedir, onu da bilemem.

Bilsem belediye başkanı falan olmaya kalkarım. "Kızı deniz, denizi kız koksun" yine...Ama denizi çıkardığınızda, "Büyüyecek ama sıradan bir Anadolu kenti" kalmasın geriye! Ben her haliyle severim şehrimi, ama ele güne karşı övünmek de isterim doğrusu.
Yazarın Tüm Yazıları