Şu günlerde mesela... İstanbul’un kazılmış yerinin kazılmamış yerinden fazla oluşuna da öyle bakıyorum!
Mesela...
Başka bir dünya kenti daha var mıdır, habire deşilmekte olan ve muhtemelen dünyanın son gününe kadar deşilecek olan? Altyapısı, kaldırımı, şusu busu durmuş oturmuş yığınla şehir var dünyada. Fakat İstanbul bu açıdan tek.
Yani "İstanbul bir butik şehirdir" diyebiliriz!
Mesela...
Bir başka sevindirici husus da belediyemizin, bizlere yaşadığımız şehri daha "derinlemesine" tanıma imkánı sunmasıdır. Adım başı çukur açmak suretiyle İstanbul’un dibini görme fırsatı vermekteler cümlemize.
"Dur yolcu, bastığın yeri tanı!"
Tanımayan kalmasın diye bu işi aralıksız sürdürüyorlar eksik olmasınlar!
Hakikaten teşekkürü bir borç biliriz!
Mesela...
Kötü müdür yani yetkililerimizin bizim için canla başla çalışmaları?
Ha, başın içinde dişe gelir bir beyin yoktur, o ayrı mevzu.
Mesela...
Hadi çok sinirleniyorsunuz bu kazılara diyelim. Fakat şunu da düşündünüz mü hiç: Yokluk olmasa, varlığın kıymeti bilinmez; iki metre kazılmamış yer sizi Allah’a şükretmeye yönelteceğinden hayırlara vesile olmuş demektir!
Mesela...
Böyle kazarken kazarken görevlilerin çanağa çömleğe rastlamaları ihtimali her zaman mevcuttur. E, patlamış lağım borusu için yola çıkmışken aniden bir arkeolojik kazı gerçekleştirmiş olmak fena mıdır?
Tekrar ediyorum, her şeye iyi tarafından bakacaksınız!
İstanbul’un altının üstüne çıkarılmış olması karşısında şaşkınlık geçiren bir yabancı misafiriniz falan varsa ona da görmüş olduğu çukurların "İstanbul Kazı Festivali" çerçevesinde gerçekleştirildiğini söyleyin mesela, olsun bitsin!
Ne bilecek... Neyin festivali olur, neyin olmaz...
Kadınlarınki büyüyor
erkeklerinki küçülüyor
Hepimiz biliyoruz...
Erkek "eş kadrosu"nu değiştirirken, gençleştirip güzelleştiriyor da aynı zamanda.
Hadi güzellik izafidir diyelim... Eşini yaşça daha büyük bir kadın için terk edeni duydunuz mu hiç?
Varsa da genel durum hakkında kanaatimizi etkileyecek sayıda değildir herhalde.
İşin içinde aldatma olması da şart değil. Bir erkeğin sırasıyla hayatına giren kadınlara bakın bir...
Erkek adeta sabitliyor kendisini. Yanından kadınlar geçiyor bir bir... Her biri bir öncekinden daha genç, daha "manken."
Kadının erkeklerine dikkat ettiniz mi peki?
Onlar gittikçe yaşlanıp göbekleniyorlar.
Aynı yaşta bir karı-koca boşandı diyelim. Asla kendileriyle aynı yaşta olmuyor yeni eşleri. Erkeğinki mutlaka küçük, kadınınki mutlaka büyük oluyor.
Değişmez kural gibi neredeyse.
Ne adaletsizlik!
İlişkiler görüntü üzerine kurulmaz elbet. İnsana seçim yaptıran başka kriterler vardır mutlaka.
Vardır da...
Hep mi tesadüf oluyor bu dediğim şey? Kadınlarınki artık sadece bir "razı oluş"tan başka bir şey değil gibi sanki, ne dersiniz?
Hani "Hiç yoktan iyidir" gibisinden...
Şu sıralar gözümüzün önünde olan evlenmelere, boşanmalara, yeni eşlere, sevgililere bakıyorum da yine...
MIŞ MUŞ
Æ Sondaj yapan bir inşaat firması Taksim-Levent metro tünelini delmiş.
"Metro bulduk!" diye bağrışmışlardır da belki!
Æ Savaşçı ırkların sırrı genlerindeymiş.
Bu gen hadisesi de "Her derde deva ebegümeci" gibi "Her suça sebep."
Æ 3.5 aylık hamile Gülben Ergen "Su içerken bile doktora soruyorum" demiş.
Allah Allah! Çocuk aklını babasından alsa bari!
Æ Zayıflatan ve seks yaptıran çikolata üretilmiş.
Hem çikolata hem zayıflık hem seks! Allah verdi üç göz!