İstanbul’da yaz

YAZIN gelmiş olduğuna dair bir söylenti var. Hatta sıcaklardan şikáyet bile başladı.

Tabii ki İstanbul’dan bahsediyorum. Nasıl ki İstanbul’a ilk kar düşmeden Türkiye’ye kar yağmış sayılmıyorsa, "yaz geldi" dendiğinde de yaz İstanbul’a gelmiş oluyor!

Neyse...

Evet, öğle saatlerinde güneşin altında yürüyor iseniz sıcaktan söz edilebilir. Fakat akşamları açık havada yarım saat oturmaya kalktığınızda daha ziyade kışın gelmiş olduğunu düşünebilirsiniz.

Buna ne diyeceksiniz?

Ben bir İzmirli olarak "Zaten İstanbul’a yaz geldiği hiç görülmemiştir ki!" diyeceğim.

Yani "İşte budur!" diyebileceğimiz bir yaz.

Tamam, kavrulduğumuz günler oldu geçmiş yıllarda, fakat üç-beş günlük sıcak koskoca bir mevsimi yaz yapmaya yeter mi?

Bizim oraların yazı tövbekár eder vallahi insanı. Cehennem ateşinin provasını yapmış gibi olursunuz zira.

"Hani bu yaz evlenecektik?" diye sitem eden nişanlısına "Ha sen bu geçen yaza yaz mı disun?!" diyen Temel misali ben de hakiki bir yaz beklemekteyim ki yaza ait eylemlerimi gerçekleştireyim. 30 seneyi geçti İstanbul’a geleli... Bekliyoruz bakalım...

Mesela, daha hiçbir yaz gecenin bir yarısında yataktan fırlayıp buz gibi karpuz yeme arzusu duymadım...

Ayaklarımın içinde olduğu su dolu bir leğen hayal etmedim hiç, misal televizyon seyrederken... Veya rüyamda insan boyunda bir buz torbasına sarılıp yattığımı görmedim hiç...

Kolonyanın verdiği birkaç saniyelik serinlikten medet ummadım daha...

Arada gidip başımı buzdolabına sokup çıkardığım olmadı...

Balkonda sabahladığım da olmadı...

"Allahım n’olur kış gelsin" diye dua ettiğim de...

24 saatin 20 saatini duşta geçirdiğim de olmadı...

"Soyundum yetmedi, ilaveten derimi yüzsem bir faydası olur mu?" diye düşünmedim henüz...

Peki sizin, isterse aylardan temmuz olsun, İstanbul’da, akşamüzeri askılı elbiseyle girdiğiniz yazlık bir mekándan gecenin bir saatinde yine aynı kılıkta, yani ceketlere, şallara bürünmeden çıktığınız oldu mu hiç?

Ayaklarınızın dizinize kadar buz kesmediği bir yaz akşamı keyfi yapabildiniz mi orada burada?

Yağmura yakalanmadığınız kaç açık hava konseri var hafızanızda?

"Yazlık soba" İstanbul icadıdır mesela. Sanmıyorum ki amaç ocak ayında sokakta oturabilmek olsun... Daha ziyade azizlik yapacağı tecrübeyle sabit yaz akşamları havası içindir o açık hava sobaları.

Daha masaya oturduğunuz an garsonun "şalımız var" diye koşup gelmesi de İstanbul ádetidir. İzmir’de yelpaze teklif edilebilir ancak.

Diyeceğim, kimse "yaz geldi" demesin!

Görmüş geçirmiş biri olarak yutmam!

Temmuzda bile kerhen gelmekteyken daha mayıs ayında hele...

MIŞ-MUŞ

İstanbul’da, ağrıyla hastaneye başvuran üniversite öğrencisinin kulağına bir böceğin yerleştiği görülmüş.

Yine de mandanın söğüt dalına yuva yapması hadisesinin önüne geçemez!

*

Atatürk Havalimanı Kargo Terminali’ndeki yangının sonucuyla ilgili Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı, "Radyoaktivite var ama tehlikeli değil" demiş.

Elbet! Burası "tehlikesiz tehlikeler ülkesi" zaten!

*

İsveç Kralı, "Türkiye ile güçlü bağımız var" demiş.

Zülfü Livaneli.
Yazarın Tüm Yazıları