İki şarkı arası

İnsanı diğer canlılardan ayıran ne var?

Bir ilkokul bilgisi olan düşünme yetisinden başka elbet.

"Canı yanmadan da feryat edebilmesi" olabilir mi mesela?

Peki kaç kişi var böyle?

Dünya, sayıları az da olsa "ucu kendine dokunmayan meseleler için akıl yoran, mücadele veren, emek harcayan insanlar" üzerinde duruyor bana göre.

*

Taraf’ta Kandil’den yeni dönen Yasemin Çongar’ın köşesinde okudum. Terörün bilmediğimiz mağdurlarını. İradesi dışında dağa çıkmış, taraf olmuş, sırtları yük taşımaktan yara içinde, günlerce aralıksız yürümekten bitap düşmüş katırları. Bazıları dayanamayıp uçurumdan aşağı bırakıverirmiş kendini.

Ağladım desem onlar için de...

Başım belaya girmez umarım. Katırların etnik kökeni yok neyse ki!

*

Bazen çok komik şeyler oluyor.

Mesela "kutuplaşmalar" karşısında en ateşli yazıları kaleme alanlar, bakıyorsunuz bir film üstüne mesela tartışmaya girmişler.

Birinin "iyi" dediğine öteki "kötü" diyor.

"Ne var bunda?" diyeceksiniz.

Bir şey yok elbet.

Fakat sırf bu yüzden köşelerin dışında da neredeyse iki düşmana dönüşmeleri... İyi ki iki ayrı siyasi görüşün mensubu değiller. Ya da iki ayrı ırkın, dinin... Mazallah ellerini kana bulayacaklar demek!



*

Harita bakmayı sever misiniz?

Yola çıkmayacaksınız, aklınıza takılan bir şey de yok... Sadece zevk aldığınız için açıp bakmaktan söz ediyorum.

Ben yaparım zaman zaman.

Açarım haritayı... Bir sürü yer kestiririm gözüme. Kaçmak için. Hepsi de Türkiye’de ama. Başka yerde sürekli yaşayamam. Türkiye’de fakat "tamamen başka şeyler"in konuşulduğunu ümit ettiğim yerlerdedir gönlüm. Sonra teknoloji denen canavarın her yeri aynı kıldığını düşünürüm, moralim bozulur. Sırf günün birinde bana alternatif yaşam oluşturma ihtimaline karşı elli sene geride bekleyecek hali yok hiçbir yerin. Biliyorum ama ne yapayım...

*

Atlas Dergisi tam benim gibiler için bir ilave vermiş bu ay.

Türkiye Atlası.

Hem detaylı hem pratik. Çantada taşınabilir büyüklükte ama ciltli falan şık bir kitapçık.

Hani o katlanır haritaları açıp bakmak meseledir ya... İki kolunuzu iki yana olabildiğince açarsınız, yine de beceremezsiniz, bir ucundan birinin tutması gerekir hani neredeyse... Veya önünüzde bir masa olmalıdır illáki... Bu öyle değil. Bir elinizde çayınız, kahveniz ötekiyle çevirin, bakın.

Meraklısına tavsiye ederim.

*

Din...

Laiklik...

Atatürk...

Bu konular her yerde, herkes tarafından tartışılmalı mıdır hálá emin değilim.

Kahvede, evde, ya da ne bileyim takside yapılan tartışmalardan söz etmiyorum elbet, televizyonlardaki her türlü programda (bizimki de dahil) konuşulmalı mıdır bu "hassas" konular?

Tamam herkes her konuda fikir beyan edebilir, etmelidir de, ama iki şarkı arasında, ya da bir yandan pırasa dolması yaparken de mi olmalıdır bu?

Hani programımızda o var, bu var, bu da var gibisinden... Yasak savar gibi...

Meramın tam olarak anlatılamaması ihtimali bir yana, bazı kavramların içinin boşalmasından korkuyorum en çok.

MIŞ MUŞ

ÆEbru Gündeş "40 yaşına gelince ben de botoks yaptırırım" demiş.

Şimdilik silikonlarla idare ediyor.

ÆBaykal "Laikliği biz koruruz" diyen Erdoğan’a "Sana laikliği emanet etmem" demiş.

Korkarım sonunda "yorgan gidecek kavga bitecek."
Yazarın Tüm Yazıları