Ama ikisinin de sevgisinin aşk düzeyinde oluşu aynı zamanlara denk geldi mi belli değil.
Yani erkeğin hayatında öne çıkmak için çatıştılar mı bir zamanlar...
Bilmiyoruz.
Bildiğimiz, genç yaşında hayatını kaybeden erkeğin son günlerinde, başucunda, beraber bulundukları ve onu beraber uğurladıkları. Bunun için haber oldular zaten gazetelere.
Biri eski eşiydi Dr. Turgut Tükel’in, öteki 11 yıldır beraber yaşadığı kadın.
Feryal Tükel ve Yeşim Küçük.
Sizin de yüreğinize su serpmedi mi bu iki kadının birbiriyle ilişkisi?
"Bir erkek için dövüşen iki kadın"a boğulmuşken, bu iki kadın ilaç gibi gelmedi mi size de?
Gerçi öteki türlüsü de çok tuhaf sayılmayabilir. Hep eleştiriyoruz ama... Hatta belki de normali odur. Çoğunluk o tarafta olduğuna göre...
Her neyse...
Benim içimden tebrik etmek geldi Feryal Tükel ile Yeşim Küçük’ü.
* * *
Sahi ne zaman dost olabilir aynı erkeğin hayatına girmiş iki kadın?
Biri ötekini yerinden etmediyse mesele yokmuş gibi görünse de öyle olmuyor nedense. Birbirini sevmelerinden vazgeçtim, ötekinin adının geçmesine tahammül edebilen halef-selefe rastlamak güç.
Bırakın aynı erkeğe eş ya da sevgili olan iki kadının sürtüşmesini, hayatındaki erkeğin annesinden ya da oğlunun hayatındaki kadından hoşnut olan kaç kadına rastladınız?
Dikkat ettiyseniz, üvey anneyi kız çocuklar erkek çocuklardan daha zor kabullenir.
Yani, hangi yaşta, hangi konumda olursa olsun, kadın, yakınındaki erkeğin hayatına giren her kadını kuma gibi görüyor.
Ama istisnalar var tabii.
Benim tanıdığım biri var mesela.
Jülyet.
Mustafa Denizli’nin ilk eşi.
Onların ne büyük bir aşkla evlendikleri İzmir’de hálá konuşulur.
Hani neredeyse Leyla ile Mecnun’un mutlu sonla biten versiyonu gibidir hikáyeleri.
Ama sonrası...
Hayat bu, masal değil elbet. Mutlu ya da mutsuz son yok ölene kadar.
Nitekim onlar da bir sürü şey yaşadılar. Deşmek istemiyorum şimdi. Bilen biliyor zaten. Fakat Jülyet’in, Denizli’nin kızı Lal’le olan ilişkisini herkesin bilmesini isterim. Nasıl diyeyim, en düşkününden, en fedakárından, en mükemmelinden bir anne düşünün.
Demek çoğumuzu esir alan birtakım duyguları yenmek insanın elinde.
Ya da iş yine "sevgi"de bitiyor.
Ama nasıl?
Yani o adamı "artık hiç sevmemek" mi yumuşatıyor kadını, yoksa aşırı sevmenin sonu alicenaplık mı?
Bazen de ölüm mü terbiye ediyor?
Bilemedim.
Ama neticede "asla olmaz" diye bakılan yakınlıklar kurulabiliyor işte.
MIŞ-MUŞ
Yeşil çay, kalpte riski azaltmıyormuş.
Artık öğrendik, bütün yiyecek içecekleri karşılıksız seveceğiz.
AKP Konya milletvekili ile "dayak yedim" diye şikáyetçi olan eşinin arasının üçüncü kadın yüzünden bozulduğu iddia edilmiş.