Geçenlerde uzmanlar "ideal kadın" ölçülerini ilan etmişlerdi hatırlarsanız.
Hatta ben de, üzerine yorumda bulunmuştum. Neden erkeğin de bir ideal ölçüsünün olmadığını sormuş, "penisinden başını kaldırıp başka yerlerini ölçmeye fırsat bulamadığı" neticesine varmıştım.
Müjdeler olsun!
Geçtiğimiz hafta içerisinde, Polonya’daki Gdansk Üniversitesi uzmanlarının tespit etmiş olduğu "ideal erkek ölçüsü" kamuoyuna duyuruldu.
Müjde dediysem, lafın gelişi... Yoksa bizim erkekler açısından müjdelik bir durum yok.
Bir kere boy 1.88 olarak belirlenmiş ki "dakika bir gol bir" denilebilir.
Bizde boyu 1.85’i geçenin isminin önüne lakap olarak eklenir uzunluğu: "Sırık Mustafa" gibi.
Ya da eni de 1.88’dir, "Moby Dick Necati" diye anılır.
Hal böyle olunca belin göğüse, kalçaya oranına baksanız ne olacak...
Ama bakalım yine de.
Şimdi anladığım kadarıyla, arzu edilen, eskiden beri bildiğimiz "üçgen vücut" hadisesi.
"Bizimkilerde üçgen vücut yok" diyemeyiz.
Var.
Fakat ters oluşmuş. Tabanı aşağıda, tepesi yukarıda.
Yani ideal vücut görmeyi istiyorsanız erkeği amuda kaldırıp bakacaksınız.
Özellikle evli erkeklerde... Şöyle söyleyeyim, mide, bel, göbek nahiyesine bakarak evli olup olmadığını anlayabilirsiniz bir erkeğin. Nedense nikáhtan itibaren üçgen tepetaklak olma yolunda ilerler.
Gelelim bacak ve gövde ilişkisine.
İdeal erkeğin belinden aşağısıyla belinden yukarısı eşit olmalıymış. Demek erkeği belinden ikiye katladığınızda başla ayakların bitimi denk düşecek. Biri ötekini geçmeyecek.
Geçerse ki, memleketimizin havasından mıdır suyundan mı illaki geçecektir, adamı katladığınız yerden açıp doğrultun, yürüsün gitsin. Gidebildiği kadar...
Uzmanlar fazla zahmete girmeyelim diye ideal erkeğe bir de örnek göstermişler.
Christian Bale.
Bakın fotoğrafına, karar verin... İdeal erkek var mı yok mu etrafınızda.
Ve moralinizi bozmayın sakın.
Bu uzmanlar pek sebatkár olmuyorlar. Yarın bakmışsınız ölçüler değişmiş.
Gay ve lezbiyenlere özgürlük
Önümüzde seçim var. Vaatler başlar yakında. Şunlara ne dersiniz mesela: "Ülkede herkes zevk alarak yaşayacak."
"Maço kültürü yıkılıp çok daha özgür bir ülke yaratılacak."
"Gay ve lezbiyenlere daha fazla özgürlük verilecek."
"Çevre için politikalar üretilecek."
Olmadı mı?
Yabancı kaldı di mi?
Bizim duymaya alışık olduğumuz ve de kaldırabileceğimiz vaatler "lacivert"tir.
Ciddi! Ağırbaşlı!
Meydanlarda şu yukarıdakileri sıralayacak olan politikacının göreceği son seçim olur o seçim.
Sileriz adamı vallahi.
Bırakın lezbiyenlere özgürlüğü falan, Şebnem’e rozet taktığı için kendini savunmak zorunda kaldı Mehmet Ağar. "Haberim yoktu" gibi bir şeyler söyledi.
Fakat elalem bizim gibi değil.
Fransa’da biri çıkıp yukarıdaki vaatlerde bulunabiliyor.
Hem de bir kadın...
Hem de eski bir striptizci.
Hem de cumhurbaşkanlığına aday.
Bizde olsa, beklenen İstanbul depremi, Türkiye genelinde gerçekleşirdi herhalde.
Tamam, sözkonusu hanımefendiyi önümüzdeki günlerde Fransa’nın başında görmemiz kuvvetle muhtemel değil, ama adaylığı infial nedeni de değil. Hatta fazladan bir cesaret bulma durumu var ki kadın ortaya çıkıyor.
Bizde de cumhurbaşkanlığı seçimi Fransa’yla hemen hemen aynı tarihlerde yapılacak fakat kellifelli beyefendilerden "adayım" diyen biri çıkmadı henüz.