TIP fakültelerinde, doktor adaylarına tutumlu olmayı da öğrettiklerini düşünüyorum artık.
Nereden çıktı derseniz...
Doktor muayenehanelerinden.
Yolu bir muayenehaneye düşmemiş biri yoktur herhalde aranızda, ki dişçi muayenehaneleri de dahil buna. Ve dolayısıyla bekleme salonundaki sehpanın üzerinde sizi oyalamayı bekleyen dergiler hakkında bir fikriniz de vardır.
Peki, herhangi bir derginin son sayısına denk geldiğiniz oldu mu hiç?
Son sayısından vazgeçtim, o seneye ait olsa...
Geçen gün bir haftalık dergiyi karıştırırken baktım, a, bütün hadiseler tanıdık!
"Allah Allah! ’Tarih tekerrürden ibarettir’ dedikleri bu demek" diye düşünürken...
Evet, geçen senenin dergisi.
Bu bir şey değil, insanı durduk yerde "demode" de yapar bu muayenehaneler. Bakıyorsunuz, "Bu yaz herkes mavi giyecek" diyor elinizdeki dergi. Tarihine bakmasanız mavilere bürüneceksiniz. Herkes turuncu giymişken... Maazallah yani.
Hayır, bizim bilmediğimiz bir durum mu var acaba?
Hasta psikolojisiyle ilgili mesela.
Ne bileyim, "nostalji"nin gevşetici özelliği vardır belki. Muayene öncesi rahatlasın diye hastalar.
Çünkü bu kadar söz birliği etmişçesine olmaz aksi halde. Arada birkaç istisna çıkar. Ama yok.
Her muayenehane birer "sahaf" adeta.
Arşiv niyetine de başvurulabilir her birine.
* * *
Bir de satılmayıp dağıtılan dergiler silsilesi var.
Büyük alışveriş merkezlerinin, holdinglerin çıkardığı dergiler, tanıtım vs.
Bunlara ayaküstü hamburger yediğiniz dükkánlarda da rastlayabilirsiniz. Ama en çok muayenehanelerde tabii. Bedava olduğundan üstelik, hasta başına en az ikişer tane düşmek şartıyla.
Elbet bunlar da Nuh Nebi’den kalma.
Allah’ın emri çünkü!
Fakat ne yapacaksınız, insan eski meski, bakıyor. Karşı duvarda, camcıdan alınmış tabloya bakacağına.
Bir yandan da kendini bir zamanlar Anadolu’nun ücra bir köşesinde yaşamış çocuk gibi hissediyor. Eski Türk filmlerinde görürdük hani... Trenin yanından "gazete, gazete" diye bağırarak koşarlardı... Yolcular hazırlıklı, eski gazeteleri fırlatırlardı hani... Ne zaman doktora gitsem, "Tren geçmiş buradan" diyorum.
Gözünüzü seveyim doktor arkadaşlar!
Paraya kıyın, yenileyin şu dergileri!
Hayır, "hasta" dediğiniz zaten "morali bozuk adam"...
Zaten dekorunuz da yine söz birliği etmişçesine içler acısı...
Dergilerle kurtarın bari zevahiri.
* * *
Not: Dün, "Cumartesi Hürriyet"teki "Aşk"ın K’sı başlıklı yazımda "teknik hata" tavan yapmış adeta. Üç kesim, iki atlama, beş yanlış derken ben bile anlamadım yazıyı. Siz kimbilir ne düşündünüz. Neyse artık...