Hürriyet treni

BİLSEYDİM bu işin bu kadar keyifli olduğunu, Kars’tan binerdim bizim trene, bir daha da inmezdim.

Haberin Devamı

Şimdi "Maksat kıç gezdirmek değil, treninizin bir misyonu var Pakize Hanım!" diyeceksiniz.

Var elbet.

Başta bu projeyi akıl edenler olmak üzere, hayata geçmesinde emeği olan herkesi tebrik etmek lazım hakikaten.

Bizlerin arada işe dahil olmamız ise renk katmaktan başka bir şey değil. Esas emek bütün yazını o trende geçirenlerin.

Geçtiğimiz pazartesi günü ben de bir günlüğüne, Manisa’dan katıldım ekibe. Egeliyim ya... Gerçi konumuz "Egelilerin Sultaniye üzümü bakışı" değildi ama...

Uzatmayayım, gazeteden takip etmekle yapılan işin ne kadarı geçebiliyor size bilmiyorum ama Hürriyet İnsan Hakları Treni önemli bir iş gerçekleştiriyor hakikaten. Şunu söyleyeyim, Anadolu’da "Hak" deyince aklına sadece Allah gelen insanlar var hálá. Herkesi kendiniz gibi bellemeyin.

Sonra şiddetin Doğu’su, Batı’sı, okumuşu okumamışı yok. Türkiye’nin her yerinde, her kesiminde şiddet var. Devletin vatandaşına, kocanın karısına, ana-babanın çocuğuna şiddeti...

Hürriyet bu konuda üstüne düşeni yapıyor.

Konuyla ilgili okullara ders konulması yönündeki çalışmalardan tutun da, sivil toplum örgütleriyle işbirliğinden, haklarından habersiz insanların aydınlatılmasına kadar...

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, eksik bulursunuz... Bir şey demem, sadece "Sizinkini görelim" derim.

Neyse... Meraklısı zaten takip ediyordur, ben işin esas sevdiğiniz kısmına geçeyim. Magazine yani.

* * *

Trenler biraz hüzünlü olur benim bildiğim. Bu tersine... Cıvıl cıvıl... Gittiği yere neşe götürüyor.

Kızlar kompartıman kapılarını sağa sola sürerken pazı yapmışlar basbayağı, gözlerimle gördüm!

Tamam, herkes trende olmaktan memnun ama koridora "Barlar Sokağı", restorana "Arzuhal Müzikhol" adı vermelerine ne demeli... Tamam espri de... Kaynağında özlem var bana göre. E, olacak o kadar.

"Duvar yazıları"na alternatif, "Kapı yazıları!" Bakın yatak odası kapılarında neler yazıyor:

"Cumaya gittim dönücem."

İki kapı ileride "Cuma".

"Ne olursan ol gel."

"Oda komşunuzu ne kadar tanıyorsunuz?"

Yanında geçenlerde komşusunun kafasını kesen adamın haberini veren gazete kupürü.

Doğum tarihinizi söylüyorsunuz, size o günün Hürriyet Gazetesi’ni hediye ediyorlar. 7 Ağustos 1965 mesela. O gün Hürriyet’in manşeti neymiş, Türkiye’de, dünyada neler olmuş... Hoş, çok hoş.

Osman Müftüoğlu’nu aman hiçbir yere davet etmesinler! Adamcağız "boş işlerle" uğraştığına kanaat getirip inzivaya çekilebilir!

Şu kadarını söyleyeyim, Manisa garı "Zekeriya sofrası" görünümündeydi.

Yemek olayına girdik madem, Köfteci Ali’yi anmadan geçemeyeceğim. Bu yaşa kadar yediğim en lezzetli köfteydi diyebilirim.

Bir de tuvaletleri... Hiçbir yerde, hatta kimsenin evinde bu kadar temizini görmedim. Mutfak da aynı.

Yüzüne de söyledim, Manisa Valisi pek yakışıklı. Duyunca utandı biraz. Yurdum insanı ikiye ayrılıyor zaten: Hiç gereği yokken utanıp sıkılanlarla, utanma duygusunu tamamen kaybedenler. İkisinin ortasında pek az insan var.

Haberin Devamı

MIŞ - MUŞ

Süreyya Yalçın Bodrum'da evleniyormuş.

E, ona da Ankara'da evlenmek pek uymazdı zaten.

Erdoğan kurmaylarına Anayasa'yı yaz ödevi olarak vermiş.

Anayasa'nın üstünde bir güneş yağı dökülmediği kalmıştı!

 

 

Yazarın Tüm Yazıları