Türklerin diğer milletlere göre, güne daha mutlu başladıkları çıkmış ortaya.
Fakat göstermiyoruz demek. Bu yaşıma geldim, sabah sabah yüzünden mutluluk okunan birine rastlamadım zira henüz.
Hatta günün hiçbir vaktinde görmedim diyebilirim.
Hani bu ülkeye yolu düşen, hakkımızda pek de bilgi sahibi olmayan biri, başımıza az önce bir felaket geldi zannedebilir.
Gerçi yabancılara karşı güler yüzlüyüzdür Allah için. Misafirperverlik var ya serde... E, araştırmayı yapan şirket de uluslararası bir şirketmiş zaten. Denekler gülümsedikçe, mutlu olduğumuz sonucunu çıkardılar demek.
* * *
Bizim derdimiz birbirimizledir.
Sabah olup da adımımızı sokağa attığımızda önümüze ilk gelene sinir olmakla başlarız güne.
Hayvansal bir içgüdü müdür artık...
Köpekler yaşadıkları yerin dört bir yanına "koku" bırakmak suretiyle bir nevi "kurtarılmış bölge" oluştururlar hani... Bizimkisi de o hesap olabilir.
Fark, bizim hákimiyet alanını biraz geniş tutmamız. Yaşadığımız şehrin hatta Türkiye’nin tamamı şeklinde. Bu durumda karşımıza çıkana "Senin en işin var burada!" ifadesiyle bakışımız normaldir!
* * *
Gelelim araştırmanın diğer sonuçlarına.
Türkler, İngilizler ve ABD’lilerden daha geç kalktıkları halde evden daha erken çıkıyorlarmış.
E, normaldir!
Hatta iyice araştırsalar, Türklerin yataktan kalkmalarıyla evden çıkmaları arasında geçen sürenin bir dünya rekoru oluşturabileceğini de görürler.
Erkeklerden bahsediyorum daha ziyade. Onların da haftada bir yıkanıp, haftada bir tıraş olup, haftada bir gömlek değiştiren, adeta ortada "haftalık dergi" gibi dolaşanlardan. Zaten araştırma şirketi de Mustafa Koç’u seçmemiştir herhalde Türkiye’nin durumuna bakmak için.
Diyeceğim, tıraş olmak, duş almak, diş fırçalamak falan olmayınca, yataktan doğrulmakla akşamdan sandalyenin üstüne bırakılmış pantolonla gömleği giyip kapıdan çıkmak arasında geçen süre ne ise, o.
Sabahları karşınızdakinin yüzüne bakarak en son hangi tarafına yattığını anlayabilirsiniz mesela. Yanağında yastığın izi duruyordur.
Ha, bu tipler kahvaltıyı da haftada bir pazar günleri yaparlar. Öteki günler aç kaldıklarından değil. Şöyle söyleyeyim, özel, resmi, büyük, küçük herhangi bir işyerinin kapısına dikilin bir sabah, elinde poğaça paketi olmayan birinin içeri girdiğini görürseniz bana haber verin.
Bir de Türklerin sabah ilk iş olarak telefona sarıldıkları çıkmış araştırmadan.
Bu da doğrudur.
Ben de zaten ne zamandır "Her Türk cep telefonuyla doğar" diyecektim, bu vesileyle demiş olayım.
MIŞ-MUŞ
Barış Akarsu’nun heykeli dikilecekmiş.
Milletçe vakitsiz ölüm eksikliği çekiyormuşuz meğer.
Antalya’da kepenek giyen Ağar, "Millet ciddiyet arıyor, şovmenliğe gerek yok" demiş.
Ben ne diyeyim, haber-yorum burada.
Lerzan Mutlu da bikiniyle objektiflere yakalanmış.
Şu "yakalanma" fiilinin yeni tarifi artık sözlüklerde yer almalı.