Bu topraklarda Cem Yılmaz’ın bir tek rakibi var bana göre... Bülent Ersoy!
Çirkin kadınların yaşlılığı güzel kadınların yaşlılığından daha güzel oluyor.
İki kadın düşünün... Biri güzel, öteki çirkin. İkisini de yıllarca görmüyorsunuz... Sonra bir gün yeniden karşınıza çıktıklarında çirkin olan gözünüze daha güzel görünecektir.
Belki de bu durum "Büyük beklentilerde hayal kırıklığının da büyük olması" meselesidir.
20 yaşında çirkin bir genç kız, 35 yaşındaki çok güzel bir kadından daha çekicidir. İnanmazsanız ikisini erkeklerin bol olduğu bir topluluğun içerisine sokun, gözlerin hangisine çevrildiğini görün.
Bazı kadınların erkeksizliğe hiç tahammülü yok. Sevgili manasında değil... İlla her bulundukları ortamda ufak ufak flört edebilecekleri en az bir erkek olacak! Ancak o zaman neşeleri yerine geliyor. Kadınlıkları hen an dürtüklenecek illa ki.
Hani "En İyi On"lar "Kare As"lar var ya... Kebapçıdan tutun da çiçekçiye kadar hani... O listelere giren bir daha hayır etmiyor. Rehavete mi kapılıyorlardır nedir... İnsan bir heves girdiği kapıdan hayal kırıklığıyla çıkıyor.
Siz hiç eve mahkûm oldunuz mu?
Artık gözleriniz iyi görmediği için kitap gazete okuyamaz hale geldiniz mi peki? Kapısı bayramdan bayrama çalınan bir "cam önü ihtiyarı" oldunuz mu hiç?
Dışarıya çıkmaya mecali olmayan, olsa da artık sokakları canı çekmeyen bir geçkin?
Çok da küçümsemeyin televizyondaki gündüz programlarını. O programların adeta hayat kurtardığı evler var.
Fakat içerikleri bu mu olmalı?
"Kesinlikle hayır!" diyemiyorum doğrusu.
Galiba hayatın bir döneminde "Beterin beteri"niduymak, görmek daha iyi geliyor insanlara. Neşe, umut, coşku "nispet" gibi algılanabiliyor.
Bir "tek taş" çılgınlığıdır gidiyor... Gazetelerde tam sayfa ilanlar, televizyon reklamları... Bense artık tek taşın modasının geçtiğini düşünüyordum. Daha doğrusu tek taşı her zaman "Taktığı hiçbir takıyı kendisi almayan kadınlar"laözdeşleştirdiğim için, bilmiyorum hangi safiyane düşünceyle, o kadınların çok gerilerde kaldığını zannediyordum. Şimdi bu kadar "teşvik"tenirkiliyorum doğrusu. Nedense yine kimse tek taşını kendi almayacakmış gibime geliyor.
Aslında seyirci, hayran, seçmen, okur, taraftar v.s. olarak pek de vefalı sayılmayız.
Unutuveririz. Kimleri unutmadık ki...
Fakat bir yandan da bazı insanların sonsuz kredisi var gönlümüzde. Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum, mesela birinin yirmi yıldır dillere düşmüş bir şarkısı yok, öteki fi tarihinde başarılı bir televizyon programı yapmış, ondan sonra yaptıkları artık onun suyunun suyu... Ama bakıyorsunuz "gönüllere kurdukları tahtlar" sapasağlam duruyor.
"Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır" deyip terk etmeden sabırla bekliyoruz.
Onlarsa sermayeden yemeye devam ediyorlar.
Bütün "yola çıkışlar" çok haklı nedenlere dayanıyor. Fakat bütün "yola çıkanlar" yoldan sapıyorlar nedense.
İsmine bakarsanız yılların siyasi partisi. Fakat yapılanması sürüyor. Bir yapılansa, hedefi elbet bütün siyasi partiler gibi memlekete hayırlı işler yapmak!
Gazetelerden takip ettiğimize göre epey yol aldılar sayılır. Şöyle söyleyeyim, nalın biri var, iş üç nalla bir at bulmaya kaldı!
Bir bulsalar kim tutar onları!..
Fakat bu arada atı alan Üsküdar’ı geçti, o ayrı mesele.
Nasıl ölmek isterdiniz?
Bu soruya "Uzun uzun yatağın tadını çıkararak" diye cevap verene rastlamadım. Herkes ani ölmek istiyor.
E, artık bu umumi arzuyu Tanrı’nın dikkate alması lazım!
MIŞ MUŞ
ABD’de kuş pisliğine basan adam 6 milyon dolar tazminat almış.Demek oralarda da kuş pisliğiyle "kısmet" arasında bir bağlantı var.
Ünlü popçu Britney Spears’in son aşkı Adnan isimli bir Türkmüş.O halde fotoğraflarına iyi bakın, yengenizi bir daha öyle yarı çıplak göremeyebilirsiniz!
Ankara’da bir kadın, postadan kocasının iki yıl önceki kaçamağına ait sevişme CD’si çıkınca boşanmak için mahkemeye gitmiş.Adamın da isteği zaten buysa "orgazm sevişmeden iki yıl sonra geldi" denilebilir.