Hasarlar tartışılmaz!

GAZETELERİN, Erdoğan’ın AB Genişleme Komiseri’yle el sıkışırken çekilmiş fotoğrafının altına ‘Artık Avrupalıyız’ diye yazdığı gün, depremde hasar görmüş olan Bingöl İl Sağlık Müdürlüğü’nün elinde üç tane rapor vardı.

Birbirini tutmayan üç rapor... İkisi üniversiteden, biri Bayındırlık Müdürlüğü’nden alınmış. Birinin ‘Yıkılması gerekir’ dediği binaya öteki ‘Az hasarlı’, beriki ‘Orta hasarlı’ diyor.

Zevklerle renkler tartışılmazmış. Demek hasarları da tartışmamak lazım. Herkesin kendine göre bir hasar anlayışı var. Fırat Üniversitesi mesela... ‘Ben hasara hasar demem, bina yerle bir olmayınca’ diyor herhalde.

Üniversite falan ama neticede bu raporları insanlar hazırlıyor tabii. E, içinde tevekkel olanı var, pipirikli olanı var... Haliyle raporlar da ona göre oluyor.

‘Bunun bir tarifi yok mudur?’ diye bir soru gelebilir aklınıza. Yani bir binaya hangi halde ‘çok hasarlı’, hangi halde ‘az hasarlı’ denir. Vardır elbet. Fakat kahramanlarımız ‘Arife tarif gerekmez’ dedilerse...

Şimdi netice olarak müdürlükte çalışanlar bir dolduruyor, bir boşaltıyorlar binayı...

Ben çözüm olarak diyorum ki, acaba binayı bir de köpeklere mi koklatsak... Daha doğru netice alırız gibime geliyor. Bir defa yanılmadılar zira. ‘Burada adam var’ diye havladıklarında kaldırılan enkazın altından adam çıkmadığı olmadı hiç. Bakarsınız hasar tespit işini de bizden iyi yaparlar. Benim yetenek hususunda olsun; tepkilerinde, davranışlarında olsun, standardı yakalamış sevgili dostlarım...

***

Fakat bu standart hususunda insanın gözünü yaşartan müesseseler de var. Konumuzla hiç alakası yok ama...

Geçen gün şu güzel havalardan istifade dışarıda bir kahvaltı edelim dedik. Gittik Bebek’te teknelere karşı bir kafeye yerleştik. Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış, gözünü de okşuyor aynı zamanda. Tekneleri seyrede seyrede zeytinimizi, peynirimizi yiyeceğiz.

Kahvaltı tabakları geldi masaya. Domates, bal, tereyağı derken gözüm kaşar peynirine değdiğinde hakikaten mütehassis oldum. Hem zarafeti hem de standardı karşısında. Tül perde standardı getirilmiş kaşar peynirlerine. Hepimiz peynirimizi alıp gözümüzün önüne getirdik ki peynir yüzünden tekneleri göremeyen yok içimizde. Hani insanın eli kayar da birini biraz kalın keser... Katiyen. İnsan duygulanıyor tabii bu standart karşısında.

MIŞ-MUŞ


Samsun’da zabıtanın yaptığı ‘ağabeylik duygusu’ymuş.

Töre cinayetleri de ‘ağabeylik duygusu’ndan zaten...

*

AB kapısı açılmış.

Artık arkasında buyur edebileceğimiz salon mu var, uzun ince bir koridor mu, göreceğiz.

İlk izlenim ilişkileri belirliyormuş.

Son izlenimse ilişkileri bitiriyor.

*

Araştırmalara göre parayla saadet oluyormuş.

Bunu araştırmacılardan önce bizim kızlar keşfetti.
Yazarın Tüm Yazıları