’Gittim’ demekle gidilmiyor

Fİ tarihinde bu köşede demiştim ki:

"Bugünlerde herkes gitmek istiyor. Küçük bir sahil kasabasına, başka bir ülkeye, dağlara, uzaklara..."

Sonra nasıl gidemediğimizi anlatmıştım.

"Alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor, kalıyoruz."

"Sırtımızda
’yumurta küfesi’ var hepimizin... Kendi imalatımız küfeler..."

Biraz da yüreklendirmeye çalışmıştım gitmek isteyenleri.

Nereden aklıma geldi şimdi bu eski yazı...

Neco’dan.

Kendi ifadesiyle "gitti" o.

Yapmak isteyip de yapamadığımızı yaptı görünüşte.

Başka ülkede olsa tebrik eder, bir de kitabını yazarlar geride kalanlar.

Fakat biz...

Ádetimiz olduğu üzere kıyameti kopardık.

En son, teşhisi de koyduk: Azgın teke sendromu.

Ben bile ufak tefek dokundurmalar yaptım ki senede en az bir kere "gitme" hevesine kapılır, olmazsa yukarıda bahsettiğim türden yazılar karalama ihtiyacı hissederim.

En çok biz kadınlar kızdık Neco’ya.

Çünkü yumuşak karnımıza dokundu. Gittiği yerde genç bir kadın bekliyordu onu.

Hani derler ya... Cenazelerde herkes kendi ölümüne ağlarmış aslında. Biz de bir genç kadın uğruna kendi terk edilişimize öfkelendik. Hiç başımıza gelmemiş olsa bile gelecek olma ihtimaline, Neco’nun şahsında bütün erkeklere kızdık. Adaletsizliğe sinirlendik.

Kızı Ayşe bile, annesinden çok kendisi için üzüldü belki. Yalnız kalmanın kadınlar için kaçınılmaz son olduğuna dair bir yazı yazdı.

Fakat bu pazar, Ayşe Arman’a verdiği röportajdan öğrendik ki Neco’nun gidişinin yeni bir aşkla ilgisi yokmuş aslında. Yeni bir hayatı seçmiş sadece.

Olabilir.

Ama bizim de bir suçumuz yok. Gidişiyle yeni ilişkisi aynı zamana denk gelince yanılmış olmamız normaldir.

* * *

Ben şimdi başka bir noktaya değineceğim esas.

Neco aslında hiçbir yere gitmiş değil. Durduğu yerde duruyor. Hatta onu yıllar boyu boğan şeyler nelerse onların içine daha da çok dalmış bulunuyor.

Hesap veriyor mesela.

Hálá herkesin kendisini haklı bulmasına, takdir etmesine, sevmesine çalışıyor. Netice olarak "kokuşmuş" toplumdaki yerini korumaya uğraşıyor. İnkár etse de yapmış oluyor bunu.

Televizyonda canlı şov programlarına katılıyor ki az stres değildir. Eskiden pek görmezdik oysa kendisini.

Kavga ediyor, mahkemelere veriyor falan...

Ama haklıdır.

"Gitmek" öyle kolay değildir.

İstanbul’dan Bodrum’a taşınınca gitmiş sayılmaz insan.

"Her şeyi bıraktım, kendimi alıp gittim" diyor röportajında.

İşte bütün mesele de bu zaten.

Kendini aldın mı her şeyi aldın demektir. Esas kendisini bırakacak ki...

"Nasıl olacak bu?" demeyin, bilmiyorum zira. Ama böyle olması gerektiğini biliyorum.

Öteki türlüsü "gitme" süsü verilmiş yer ve eş değiştirme halidir.

Yoksa misal Amasya’dan Konya’ya tayin olmuş memur da gitmiş olur, eşinden her ayrılan da.

"Gittim" demekle gidilmez kısacası.

Ve gitmenin bedenden ziyade ruhla, zihinle ilişkisi vardır. Belki eskilerin "ermek" dediği şeydir "gitmek".

Ama her şeye rağmen Neco’nun yaptığı da adı ne olursa olsun az şey değildir. Çoğumuz, mesela şikáyetçi olduğumuz kasabımızdan bile vazgeçemezken...

MIŞ-MUŞ

Erdoğan, eşine yönelik "Türbanını çıkarsın" sözleri için "Haremimize bile girdiler" demiş.

Bre zındıklar! Bundan böyle selamlıktan öteye geçilmeyecektir! Padişahımız ferman buyurdular, haberiniz ola!

Çankırı Ilgaz Dağı’nda 3 yıldızlı otelin açılışını, beş vali, bir TBMM Başkanvekili ve milletvekilleri yapmış.

Yıldızı az, yaldızı bol.
Yazarın Tüm Yazıları