Üniversite öğrencileri, iki sanatçıya sorular yöneltiyorlar.
Derken, bir kız öğrenci kalkıyor, Şener Şen’e, tam olarak bu kelimelerle olmasa da bu mealde bir soru soruyor:
"İnsan yaşlanınca güçten kuvvetten düşer, bu durumda yaşlı oyuncuların rolün altından kalkması zor olmalı, bu açıdan bakınca sinemaya nankör bir meslek denilebilir mi?"
Hani orası ilkokul olsa... Diyeceğim ki, "Kızcağız ne yapsın, oyuncu diye bildiği, uçan, kaçan, atlayan, zıplayan şu acayip çizgi film kahramanları..."
Ya da Malkoçoğlu’ndan başka film çekilmiyor olsa memlekette...
Veya konuk Cüneyt Arkın olur da "Siz artık oradan oraya atlayıp, ha bire dövüşemezsiniz, n’apıcaksınız?" diye üzüntülerini bildirir... O bile olmaz ya, hadi neyse...
"Futbolla fazla haşır neşir, sinema oyuncusunu futbol oyuncusu gibi bellemiş" desem...
Bilemiyorum.
Bir mazeret arıyorum, bulamıyorum.
Şener Şen kibar adam tabii... "Fakat galiba yaşlandıkça zeká seviyesinde bir artış oluyor, açığı öyle kapatıyoruz" falan demedi.
Çocuğun adı var
"SANATÇI" olmaya hevesli gençler var. (Heykeltıraş değil elbet!) Bazen bana da yazıyorlar... "Sesim güzel, yardımcı olur musunuz?"
Gerçi epeydir, "Ben şarkıcı olmak istemiyorum" diye yırtınsanız bile bundan kaçış yok. Popstar’lar olmasa Erol Köse var.
Fakat işte birkaç "dünyadan habersiz" çıkıyor yine de.
Bugün buradan onlara toptan bir seslenişte bulunmak istiyorum. Özellikle kızlara.
Arkadaşlar!
Tamam, sanatçı olmak istiyorsunuz da, çocuğunuzun adı hazır mı?
"Ne çocuğu, ben hamile değilim ki, hatta evli bile değilim!" derseniz hakikaten dünyadan habersiz olduğunuzu düşüneceğim.
Bakın, bu konu önemli kızlar!
Kafanızda bu meseleyi halletmiş olarak adım atacaksınız bu áleme!
Kaç çocuk yapacaksınız?
Kaçı kız, kaçı erkek?
Ve en önemlisi adı ne olacak bu çocukların?
Gazeteci arkadaşlar, ilk iş bunları soracaklardır sizlere!