Geçen haftadan...

BİR HOŞLUK

BUNCA
yıldır kimbilir kaç fotoğrafını gördük Atatürk’ün... Fakat hiç gülerken çekilmişine rastladınız mı?

Ben rastlamadım. Ta ki bu 10 Kasım’a kadar.

Bu 10 Kasım’da, Koç Grubu, gazetelere verdiği ilanda Atatürk’ün gülerken çekilmiş bir fotoğrafını kullandı. Sizin de dikkatinizi çekmiştir belki.

Atatürk’ün gülmeyen biri olması değilmiş meğer sebep. Bizim gülmeyi ayıp saydığımızmış belli ki.

Elemiş, bir kenara ayırmışız o gülen fotoğrafları...

Olur ya, Ata’mızı "hafif" zanneden olur belki!

Koç Grubu’nu kutluyorum, bu inanışı yıktığı için. Özellikle mi seçti o fotoğrafı, yoksa tesadüf müydü bilmiyorum ama kurtarıcıların da "insan" olduğunu gösterdi bize. Biz sevenlerini mutlu etti en azından.

BİR NAHOŞLUK

Eşiniz ölmüş...

Duyan taziyeye geliyor.

Ama siz sevdiklerinizinkini kabul ediyor, diğerleri için odanızdan çıkmaya bile tenezzül etmiyorsunuz.

Olur mu bu?

Ne dinimiz, ne geleneklerimiz hoş sayar mı bunu?

Gerçi eşiniz sıradan biri değildi, bir politikacıydı.

Siz de öylesiniz.

Taziyeye gelenlerin çoğu da öyle.

Ve bazılarıyla görüş ayrılığı içerisindesiniz, geçmişte sürtüşmeleriniz olmuş.

Fakat ne olursa olsun, böyle günde kapıya gelen düşmanınız olsa nezaket gereği bir teşekkür edersiniz.

Ki eşiniz, tarihe nezaketiyle geçecek birisidir.

Rahşan Ecevit’ten bahsediyorum elbet. Necmettin Erbakan’a yaptığını okumuşsuzundur gazetelerde. Ben yakıştıramadım kendisine.

Ha, prensiplerden vazgeçmemek fena bir şey değildir elbet. Tersi bir durumda siz taziyeye gitmeyebilirsiniz mesela ama kalkıp ayağınıza gelmiş birini yok sayamazsınız. Yakışık almaz.

Ölümler istisnai hallerdir. Böyle günlerde prensiplerden vazgeçilebilir ki hayatın akışı içerisinde o prensiplerden vazgeçildiğini de gördüğümüz oldu. O konulara girmeyeyim şimdi.

Ama sahiden bu sonuncusu yakışık almadı.

BİR TAYYOŞ’LUK

"Dere bu, taşar..."

Böyle dedi Başbakan’ımız, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşanan sel felaketi üzerine.

Doğru tabii.

Neyin ne yapacağını bileceksiniz. Derenin taşmayıp da misal dikiş dikecek hali yok!

Herkesin, her şeyin bir görevi var.

Derenin taşması, olması gereken bir şey!

Yeri gelince olmaması gerekenleri de söylüyor Başbakan’ımız. "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" demişti, hatırlarsanız.

Kendisi adeta Hayat Bilgisi kitabı gibi, eksik olmasın!

Sırası geldikçe başka olması gerekenleri de işaret edecektir, eminim.

Fakat, "Şeker bu, düşer..." demedi bakın!

Bakalım, beklenen büyük İstanbul depreminden sonra, ölmez sağ kalırsak, "Deprem bu, yıkar..." dediğini de duyarız herhalde!

MIŞ-MUŞ

Deprem tatbikatı 3 milyon YTL’ye mal olmuş.

Azıcık daha bekleselerdi, bedavası yoldaydı!

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, orkestradaki kadın sanatçıları göğüs çatallarının görünmemesi konusunda uyarmış.

Bakmışsınız yakında bacak arasına alınıp çalınan viyolonseli de müstehcen diye yasaklamışlar kadınlara!
Yazarın Tüm Yazıları