YILLARDAN beri bir yılbaşı fantezim vardır. Ev halimle koltuğa yayılmak, bir elim kumanda aletinde, bir elim fındık fıstıkta sabahı etmek.
Çocukluğum hariç hiçbir yılbaşını evde geçirmek kısmet olmadı. Hep sahnede oluyorum. Onun için allanıp pullanıp kendini sokaklara atana her zaman şaşmışımdır. Nasıl olup da evdeki rahatı teptiklerini anlayamamışımdır.
Fakat beni esas bezdiren şey zorunlu olma hali galiba, sahnede olmak değil. Günün birinde şartlar değişir de istemediğim halde evde kalmam icap ederse bu durumdan da hoşnut olmam herhalde.
O halde benim de size yeni yıl dileğim bu olsun:
İnşallah, her konuda, daima ‘‘zorunlu olan’’ değil, ‘‘tercih eden’’ olun!
***
Günün mana ve önemine uygun bir konuyla devam edeyim.
Gece gezenlerin, yılların tecrübesine dayanarak tarafımdan kategorize edilmesi.
SADECE ÖZEL GÜNLERDE ÇIKANLAR
Doğum günü, evlilik yıldönümü, yılbaşı gibi özel günler senede üçü beşi geçmediğinden bir ‘‘Görmemişin gezmesi olmuş’’ durumu söz konusudur. Gidecekleri yere çok ama çok eğlenmeye şartlanarak giderler. Daha müzisyenler çalgılarının akordunu yaparken oynamaya başlarlar. İçkiyi de senede üç defa içtiklerinden ilk kadehte sarhoş olurlar. Gecenin kalan kısmını kusarak geçirirler.
CEPTEN KOPAMAYANLAR
Bütün geceyi kulaklarında cep telefonu, müziğin duyulmadığı koridor, hela, kapı önü gibi yerlerde birileriyle konuşarak geçirirler. Karşıdan bakan bunları telefonla bir harekátı yönetiyor zanneder. Ne yediklerinden içtiklerinden ne de müzikten bir şey anlarlar.
Annelerine, kardeşlerine gurbetteki sevgililerine ha bire cepten şarkı dinletenleri de bu gruba dahil edebiliriz.
KARARSIZLAR
Gecede 9 mekán gezerler. Akılları daima bir sonraki eğlence yerindedir. Kıçlarını yere koymalarıyla kalkmaları bir olur. Hiçbir yerde bir kadeh içkiyi içip bitirdikleri görülmemiştir.
Bu gruba girenlerin de kulağından telefon düşmez. Kendilerine benzeyen ve o anda başka eğlence yerlerini kolaçan eden arkadaşlarıyla sürekli temas halindedirler.
ŞİRKETÇİLER
30-40 kişilik gruplar halinde gezerler. Ya çalıştıkları şirketin kuruluş yıldönümüdür, ya bir arkadaşlarını askere uğurluyorlardır, ya da bir erken yılbaşı kutlamasıdır. Ortalığı okul yemekhanesine çevirirler. Gece boyunca birbirlerini ilk defa görüyormuşçasına konuşur, uğuldarlar. Sonra sıra birinin kalkıp paraları toplamasına gelir. En sonunda kapıda beklemekte olan servis arabalarına dağılmak üzere ayaklanır, bir müddet de ayakta uğuldarlar.
Geceden zevk alırlar mı almazlar mı bilinmez ama onlarla aynı mekána denk gelmiş diğer eğlenceseverlerin oradan sinir içinde ayrıldıkları kesindir.
DÖRT DUVARI OLMAYANLAR
Eğlenmek bahane, öpüşmek şahanedir. Ne müzik, ne yemek, ne etraftakiler umurlarındadır. İlk kadehten sonra öpüşmeye başlarlar, garson ‘‘Kapatıyoruz efendim’’ diyene kadar öpüşürler. Dudakları nasır bağlamış vaziyette mekánı terk ederler.
MIŞ-MUŞ
Kayseri'deki Yamula Barajı'nın yapımı 32 yılda da olsa bitmiş.
Adının ‘‘Yamula’’ olduğuna şükretsinler, ‘‘Bitmeye’’ de olabilirdi.
*
AIDS'li travesti ‘‘Müşterim kuyrukta’’ demiş.
Şey yoluna gitmek isteyen Niyazi'leri hiçbir şey durduramaz.
*
Washington Post'a göre Saddam metroseksüelmiş.
Hakikaten son gördüğümüzde belediyenin kazdığı metro çukurunda kalmış gibiydi.