Gazoz

O zamanlar, yani ben küçük bir çocukken, gıdalar henüz "hazır gıda" ve "ev yapımı" olarak ikiye ayrılmazdı.

Yediğimiz, içtiğimiz her şey "ev yapımı"ydı. Ama biz bunun böyle olduğunun farkında değildik. Yani zaten başka türlüsü söz konusu olmadığından, kimse, misal kendi yaptığı vişne reçelini koyduğu kavanozun üstüne "ev yapımı" diye yazmazdı haliyle.

Veya okuldan geliyorsunuz, bakıyorsunuz anneniz mutfağın kapısına "ev mantısı" yazmış!

Bu da olmazdı elbet.

Sonra ne olduysa oldu, yemeğe koyduğumuz soğanı bile doğranmış vaziyette satın aldığımız günlere geldik.

Kadınlar, dünyanın ölümlü olduğunu mu anladılar da "Biz bu hamallık işlerle uğraşamayız" dediler, yoksa memleket birden müteşebbise mi kesti, bilinmez. Neticede her şey "hazır" oldu.

Fakat insanoğlunun bizim topraklara isabet eden kısmının bir şeyi önce yok edip sonra özlemesi ádetten olduğundan, günümüzde, yiyecek içecekle ilintili her dükkánın camında, içeride "ev yapımı" bir şeyler olduğunu müjdeleyen bir ilan asılı.

Sırf yiyecek içecek de değil. Her konuda "el ve ev yapımı"na nur yağıyor adeta.

Ben şimdi "ev yapımı ped"i bekliyorum mesela. Artık Orkid mi önce davranır Molped mi?.. Bakmışsınız patiskadan anneanne pedi yapmışlar!

Olur mu olur.

Aslında keşke olsa. Ama atmayıp, eskisi gibi yıkamak, ütülemek şartıyla!

Bir süreliğine.

Şu her şeyden "triplere" giren 14-20 yaş arasındaki kızların iyiliği için.

Hani Allah’ın sevindireceği kuluna eşeğini önce kaybettirip sonra buldurması gibi.

Hanya’yı Konya’yı anlamaları açısından yani...

Yıkasınlar, kaynatsınlar, çamaşır sularına yatırsınlar falan.

Fakat şimdiki kızlara sökmez tabii. Bu işi de annelerine yaptırmakta bir beis görmeyeceklerinden...

***

Bakın ben aslında gazoz için oturdum bugün masanın başına. Fakat insanoğlunun hiçbir şey elinde değil. Ne aklından geçen, ne ağzından çıkan...

Hani gazozla pedin bir yerden bir bağlantısı olsa anlayacağım.

Neyse, uzatmayayım, gazoza methiye düzecektim.

Diyecektim ki...

Gazoz bizim kuşağın ilk "kaçamak"ıydı.

Annemizin limonatasına karşı ilk "işbirlikçi"miz...

Ve "limonata"dan "kola"ya giden yolda "ara durak".

Yazlık sinemaların "olmazsa olmaz"ı...

Kan ter içinde kalınan maçımsı sokak oyunlarının vazgeçilmez "kupa"sı...

Simidin, leblebinin, ayçekirdeğinin "kanka"sı...

Uludağ, Çamlıca, 7 Gün... Bir de Cincibir vardı galiba.

"Evde" değil "sokakta" tanıştık gazozla. Fakat şimdi "ev yapımı" muamelesi gördüğünün farkında mısınız bilmem.

Birkaç ay öncesine kadar neredeyse "Gazoz bulunur" yazacaklardı marketlerin camına.

Neyse şimdi eksik değil raflarda. Hatta diyeti bile çıktı. Birileri duygularımızın da reytingini ölçüyor olabilir. Sizi bilmem, bende bir şişe gazoz, sevdiğim birinin sararmış fotoğrafına bakıyormuşum hissini yaratıyor. O yüzden, çok memnunum durumdan.

MIŞ-MUŞ

Kadınların 4’te 3’ü evde şiddet görüyormuş.

Erkeklerin de bir o kadarı evde şirret gördüğünden ödeştik sayılır!

*

İşkoliklik artık hastalık sayılıyormuş.

Demek onun için "toplantılar"ın yarısından fazlasını yatakta gerçekleştiriyor erkek kısmı!

*

İnternet, alkol gibi bağımlılık yapıyormuş.

"Chat" de "Gel seni bi öpiim" kısmı oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları