Fakat keşke "yaka" değiştirmeseydi. Asya’dan geçen yeteri kadar dizi vardı.
Ama Gülse Birsel’in mutlaka bir bildiği vardır. Televizyona dizi, şu bu yapıyorsanız "her şey gönlünüzce" olmaz, olamaz. Bu gerçek, bu işlerin yabancısı olmayan biri olarak malumumdur.
Ayrıca Avrupa Yakası her haliyle başımızın tacıdır.
Ve ve ve... Bu yazının kaleme alınışının esas nedeni Gazanfer Özcan’dır.
Gazanfer Özcan’a bir methiye düzme ihtiyacı hissettim. Evet, bayram değil seyran değilken... Evet, o sağ ve sağlıklıyken...
Kendim için.
Baktım ki sessiz ve sakin hayranlık tatmin etmiyor beni, bağırayım dedim.
Methiye için yola çıktım gerçi ama öyle süslü püslü laflar beklemeyin. İsterim ama beceremem. Net ve yalın bir biçimde şunları söyleyebilirim ancak:
Gazanfer Özcan’ı seyretmeye doyamıyorum.
Tarzına bayılıyorum.
Onun sahneleri daha uzun olsun istiyorum.
Hiçbir mimiğini kaçırmıyorum.
Kalabalıklar içerisinde gözüm hep onda.
Ve ben bunları çocukluğumdan beri yapıyorum. Babamın elimizden tutup tiyatro tiyatro gezdirdiği günlerden beri.
İlginç olan da bu zaten.
Yollarımız ayrılmamış Gazanfer Özcan’la. Oysa ondan çok sonra gelenlerle bile yabancı oluverdik yolun bir yerinde.
Araya zaman girmiş olsa da bakıyorsunuz yabancılaşmamışsınız.
Gerçi bunda içinde yer aldığı projenin de payı var. Ama halkın karşısına devrin şartlarını göz önünde bulundurarak çıkması da önemli değil mi? Zamanın farkında olması, birtakım şeylerde diretmemesi?
Bir de ne okudum geçenlerde... Senaryoya şöyle bir bakması yeterliymiş. Ezber falan yok.
Arife tarif gerekmiyor yani.
Ne diyeyim daha...
Gazanfer Özcan’ı seviyorum. Sevgililer Günü arifesinde alın size ilanı aşk!
MIŞ-MUŞ
Cansu Dere, "Dönemsel popülerlik önemli değil" demiş.
Değil elbet ama banka hesaplarının bundan haberi olmuyor genellikle.
Kapıkule’de pizza kutusundan eroin çıkmış.
Zaten bir eroinlisi yoktu pizzanın.
Abdullah Gül kesin konuşmuş: 301 değişecek.
Sonra sıra 301’in değiştiğini Ogün’lere anlatmaya gelecek. 300 sene mi sürer artık...