Bir kitap çıkmış... Adı "Erkekler Neden Bazı Kadınlarla Evlenir? Diğerleriyle Değil!"
Yazarı John T.Molley.
Evlenmek isteyen kadınlara bir rehber niteliğindeymiş.
Alıntılara baktım... Olasılıklardan ve yüzdelerden geçilmiyor.
Tamam, "hap" yapıp ağzımıza verecek değildi John Molley fakat nasıl söyleyeyim, insanın "Senden gelecek hayır Allah’tan gelsin" diyesi geliyor.
Ayrıca bir "yokuş" hali ki... Hani evlilikten tamamen ümidin kesilmesi de mümkün.
Sonra şöyle bir tavsiye mesela:
"Evliliğe giden yolu kolaylaştırmak arzusundaysanız sadece evlenen tipteki erkeklerle tanışın ve çıkın!"
Hayhay!
Fakat "çıkma" kısmı tamam da "tanışma"yı anlayamadım. Daha doğrusu, tanışmadan adamın evlenen tip olup olmadığını nasıl anlayacağız?
Hayır bakınca belli oluyorsa... Mesela, "tıknaz erkekler ’evlenen tip’e girmiyor" falan gibi...
Adam elini uzatıyor, "Ben Mehmet"...
Bakıyorsunuz tıknaz, arkanızı dönüyorsunuz...
Bu mudur?
Bari burcundan belli olsa... Fakat anladığım kadarıyla öyle bir "hap" durumu da yok.
E, bir miktar tanışacağız o zaman mecburen. Tavsiyenin aksine.
Ha, çıkmayız, o ayrı!
* * *
Belki kadınlara "damdan düşmüş" birinin tavsiyeleri lazım!
"Anladınız" damdan düşenin kim olduğunu...
Yani "Bu yaşa gelmiş evlenmemiş bir kadın" olarak benim yaptıklarımın tersini yapmalarını tavsiye edebilirim evlenmek isteyen hemcinslerime.
Aslına bakarsanız, "İstemedim, evlenmedim, pek de iyi ettim, size de tavsiye ederim" deyip yazıyı bitirmem en doğrusu. Fakat bir parmak bal verip geri çekilmiş olmayayım. İki çift laf edeyim hiç olmazsa.
Bakın arkadaşlar!
Aslında ortada ne "evlenecek tipte erkek", ne de bu erkeğin seçtiği kadın vardır.
Şöyle söyleyeyim, "sokakta ayağı takılıp düşecek olanlar" diye ayırabilir misiniz insanları?
Herkesin her an başına gelebilir.
Evlilik de böyle bir şeydir.
Bir gün gelir bulur sizi.
Ya da bulmaz.
Her iki halin de bir formülü yoktur.
"Düşmek" yerine "piyango vurmak"ı örnek verebilirdim elbet. Fakat evliliğe bakışım farkında olmadan "düşmek"e itmiş beni... Af buyurun!
Son olarak...
John T.Molley, Türkiye’de yaşasaydı eğer, "evlenen tipte erkek"lerin topunun zaten evlenmiş olduğunu görür ve bu kitabı yazma gereği duymazdı. Hani ne derler... "Şey edilmiş""şey"in davası olmaz!