Erkeğin gidişi muhteşem oluyor

Aslında şöyle gidicisinden bir koca bulmak lazım.

Gidici dediysem, öteki tarafa değil, öteki kadına.

Ki bundan kolay bir şey yok. Esas kıt olan erkeğin kalıcısı zira.

Fakat aynı zamanda biraz parası pulu da olacak. Hani Rahmi Koç kadar değilse de Hüsnü Şenlendirici kadar mesela.

"Hüsnü Şenlendirici bir garip müzisyen" demeyin.

Tamam müzisyen ama garip değil.

Kasetleri satıyor, konserlere çıkıyor, ekstralara gidiyor...

İyi para kazanıyor.

Nereden biliyorum?

Nazire Şenlendirici söyledi.

Bana değil, bütün Türkiye’ye.

Boşanma şartlarını siz de okumuşsunuzdur...

Kendisi ve iki çocuğu için toplam 12 bin YTL aylık, manevi tazminat olarak 1 milyon YTL, boşandıktan sonra kendisine bugüne kadar sunulan yaşam kalitesinden yoksun kalacağı için de maddi tazminat olarak 1 milyon YTL istiyor.

Şuraya dikkatinizi çekerim:

"Bugüne kadar sunulan yaşam kalitesi."

Demek ayda 12 bin YTL ve üstüne 1 milyon YTL o yaşam kalitesini yakalamaya yetmiyor. İlaveten 1 milyon YTL daha gerekiyor.

E, fena sayılmazmış Hüsnü Şenlendirici’nin sunduğu yaşam kalitesi.

"Nazire Şenlendirici’ye gelene kadar..." diyeceksiniz.

Haklısınız.

Benim de derdim o değil zaten. Taze haber olduğundan onu örnek verdim.

Genel olarak, gazetelere yansıyan bilmem kaç milyon dolarlık boşanmalara bakıyorum da... Hakikaten kadınlar için en kárlı yatırım bu galiba. Evlenmek, sonra da eşi, hayırlısıyla başka bir kadınla başgöz etmek!

Sonra gelsin maddi manevi tazminatlar!

Erkek kısmının maddi manevi yara açmayanı yok, hiç merak etmeyin!

İstemeyi bilin yeter ki!

Hele bir de çocuk yaptınız mı, ömür boyu aylık geliriniz de oluyor.

Vallahi fena iş değil.

"Her şerden bir hayır doğar" derler.

Tamam, ne acıdır ki erkek gidiyor fakat bir yandan da gidişi muhteşem oluyor.

Portakal kabuğu denize düştü

Yok, karpuzla portakalı karıştırmış değilim.

Fakat her şey birbirine karıştı, dünya ters döndü, o başka.

Şu küresel ısınma nedeniyle artık karpuz ne zaman olgunlaşır, portakal ne zaman çıkar bilmiyorum. Deniz mevsimiyle portakal zamanı birbirine denk düşebilir önümüzdeki yıllarda.

Fakat benim dediğim portakal kabuğu başka.

O kabuğun altında biz varız.

Anladınız... Selülitlerimizden bahsediyorum.

Evet selülitlerimiz kendisini serin sulara bıraktı!

Fakat taklitlerinden sakınınız!

Hülya Avşar’ınkiler sahte çıktı biliyorsunuz.

"Kendine selülit süsü veren güneş ışığı yansıması."

Uzmanlar güneşin zararlarından bahsedip dururlardı, bakın bu kötülüğü de varmış demek!

Sibel Can tüyo veriyordu geçenlerde... "Önce biraz yanacaksınız. Güneş yağı sürüp akşam 6’dan sonra denize gireceksiniz ki vücudunuz kaymak gibi çıksın."

Kadınlar kendileri için hayatı zorlaştırıyorlar durmadan.

Çıkıp "Evet selülitim var" diyemiyor hiçbiri.

Hem bu meret bu kadar yaygınlaştıysa, belki de evrim geçirdi kadınlar... Bundan böyle kas, kemik, sinir, damar yapısına bir de selülit eklendi belki...

Olmazsa olmazlardan biri oldu belki kadınlar için selülit...

Olamaz mı?

Ayrıca, kadınların bu sürekli güzellik yarışması jürisi karşısında olma hali nereye kadar?

Bırakalım ipin ucunu!

Yetti gari!

MIŞ MUŞ

 Şebnem Schaeffer Ağar’la Türkiye’yi dolaşacakmış.

Anadolu için biraz daha etine dolgun bir taze bulsalardı bari!

 Doğa Rutkay’ın sevişme sahneleri yüzünden ayrıldığı filmde onun yerine rol alan Yasemin Kozanoğlu "500 bin dolar bile verseler sevişmem" demiş.

Bizim kızlarda "hayat kadını kompleksi" var.

 Baykal "Erdoğan PKK uzantıları ile söz kesti" demiş.

Ne yapsın... Herkes birbiriyle eşleşti, ona da o kaldı demek!
Yazarın Tüm Yazıları